Bu sitede bulunan yazılar memnuniyetsizliğiniz halınde olursa bizimle iletişime geçiniz ve o yazıyı biz siliriz. saygılarımızla

    uluslararası ceza mahkemesi üyeleri

    1 ziyaretçi

    uluslararası ceza mahkemesi üyeleri bilgi90'dan bulabilirsiniz

    Uluslararası Ceza Mahkemesi

    Uluslararası Ceza Mahkemesi

    Uluslararası Ceza Mahkemesi (kısaca UCM), kuruluş belgesi Roma Statüsü olan, savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım suçları ve saldırı suçlarına bakan uluslararası bir mahkemedir. 1 Temmuz 2002 tarihinde kurulmuş ve 11 Mart 2003 tarihinde çalışmaya başlamıştır. Mahkeme binası "Ev Sahipliği Anlaşması" yaptığı Hollanda'nın Lahey kentinde bulunmaktadır.

    Uluslararası Ceza Mahkemesi yargılamasında, suçun faili eğer kendi uyruğunda olduğu devletin yargılamasına tabi olmuşsa, bu durumda Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde ikinci kez yargılanması söz konusu olamayacaktır. Bunun sebebi ise; bir kişi bir suç için iki kez yargılanmaz (non bis in idem ilkesi)[2] [1] 25 Mart 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..

    İnsancıl hukuk kapsamındaki kimi suçları kovuşturan ve 20. yüzyılın sonlarında kurulup 21. yüzyılda uluslararası insancıl hukukun egemenliğine katkı yapan mahkemedir. Mahkemenin yargı yetkisine giren soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçunun yeryüzünde işlenmiş en ciddi suçlar olduğu ve bu suçların gerçekte dünyanın barış, güvenlik ve esenliğini tehdit eden eylemler olduğu, Roma Statüsü’nün Dibace bölümünde de ifade edilmektedir.[3]

    Kuruluş aşamaları[değiştir | kaynağı değiştir]

    Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kurulması için ilk çalışmalar 1998 yılında Birleşmiş Milletler'in önderliğinde Roma'da toplanan bir konferansta başladı. 17 Temmuz 1998'de Uluslararası Ceza Mahkemesini kuran Roma Statüsü 7 ret oyuna karşılık, 120 kabul oyuyla ve oy çokluğu ile (21 çekimser) kabul edildi.[4] Roma Statüsü suçları, mahkemenin nasıl çalışacağını ve devletlerin mahkeme ile işbirliği için ne yapmaları gerektiğini tanımlar. Statü gereğince, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin faaliyete geçebilmesi için 60 ülkenin onayı beklendi ve 11 Nisan 2002 tarihinde söz konusu 60 onaya ulaşıldı. 15 Nisan 2015 tarihi itibarıyla 139 devlet tarafından imzalamış ve 123 devlet tarafından onaylanmıştır.[5][6] Roma Statüsü'nü imzalamak onaylamak anlamına gelmemektedir.

    UCM Yargı Sınırları ve Kapsamı[değiştir | kaynağı değiştir]

    Hangi tarihlerdeki suçları yargılayabilir?[değiştir | kaynağı değiştir]

    UCM sadece Roma Statüsü'nün yürürlüğe giriş tarihi olan 1 Temmuz 2002'den sonraki suç savlarını yargılayabilir. Ancak bu tarihten sonra imza atmış devletler için Antlaşma'ya taraf olma tarihi esas alınır. Bu devletler isterlerse UCM'ye 1 Temmuz 2002'ye kadar geriye doğru yargılama yetkisi verebilir.[4]

    Kimleri yargılayabilir?[değiştir | kaynağı değiştir]

    UCM sadece kişileri yargılayabilir. Devletleri yargılama yetkisine sahip değildir. Yargılanacak kişinin taraf ülke vatandaşı olması gerekir.[4]

    Nerelerdeki suçları yargılayabilir[değiştir | kaynağı değiştir]

    Taraf ülkelerin devlet sınırları içinde veya bir taraf ülke vatandaşı tarafından işlenen Anlaşma'da belirtilen suçlar UCM yetkisindedir. Taraf olmayan ülkeler de Mahkeme'yi belirli bir suç için yetkilendirebilir.

    Ulusal mahkemeler bağlamında UCM'nin yeri nedir?[değiştir | kaynağı değiştir]

    UCM normal koşullar altında ulusal mahkemelerin yetkilerini devralamaz. Antlaşma'da "tamamlayıcılık ilkesi" temeldir. Ulusal mahhkemelerin kendi vatandaşlarını veya yüksek makamlardaki sanık adaylarını yargılamak istememesi, iç çatışmalar nedeniyle çökmüş olan yargı sistemi gibi durumlarda UCM devreye girebilir.[4]

    UCM Organları[değiştir | kaynağı değiştir]

    Roma Statüsünün 34. maddesinde Mahkemenin organları belirtilmiştir;

    Yargı Süreci[değiştir | kaynağı değiştir]

    Roma Statüsü olayların mahkeme önüne 3 farklı şekilde gelebileceğini belirtiyor:

    Amerika Birleşik Devletleri ve UCM[değiştir | kaynağı değiştir]

    1995'ten 2000 yılına kadar ABD hükûmeti UCM'nin kurulmasını destekledi ancak Amerikalılar UCM'nin BM Güvenlik Konseyi tarafından kontrol edilen veya Amerikalı yetkilileri ve Amerikan vatandaşlarını mahkemenin yargı yetkisi dışında tutacak bir mahkeme olması için çaba harcadılar; bu çabalar başarısız kaldı. Bill Clinton yönetimi döneminde 31 Aralık 2000 tarihinde Amerikan Büyükelçisi David Scheffer hükûmeti adına Roma Statüsü'nü imzaladı. 2001 Yılında George W. Bush yönetimi UCM toplantılarına katılmamaya başladı ve 6 Mayıs 2002 tarihinde ABD Roma Statüsü'nden imzasını çektiğini resmen açıkladı. O zamandan beri ABD, gerek İkili Dokunulmazlık Anlaşmaları (İDA) (Bilateral Immunity Agreements-BIAs) vasıtasıyla; gerek UCM'yi destekleyen müttefiklere yaptırımlar öngören yasalar çıkararak; gerekse BM Güvenlik Konseyi'nde barış güçlerinde görevli Amerikalıları UCM'nin yargı yetkisi dışında tutacak girişimleri yoluyla UCM'ye yönelik çok yönlü saldırılarına devam etmektedir. UCM Andlaşması'nda yer alan net güvencelere rağmen ve son derece nitelikli UCM yetkililerinin böyle bir durumun oluşmasına karşı gereken tedbirleri alacağını göz ardı ederek, Bush yönetimi UCM'nin siyasi motivasyonlardan kaynaklanan yargılamalar için bir platform oluşturabileceğini iddia etmektedir.

    ABD Dışişleri Bakanlığının verilerine göre 2 Ağustos 2006 itibarıyla ABD ile IDA'ları imzalayan devlet sayısı 101'dir (ülke isimlerinin yer aldığı listelerdeki sayı ise 99); 99 tane İDA'nın 21'i ulusal parlamentolarca onaylanmış; 18'nin ise onay gerektirmeyen yürütme anlaşması olduğu söyleniyor.

    UCM'ye taraf ülkelerden IDA imzalayanların sayısı 45; bunların 13'nün parlamentolarca onaylandığı; 9'nun yürütme anlaşması niteliğinde olduğu belirtiliyor.

    53 Ülke ABD ile ikili dokunulmazlık anlaşması imzalamayı açıkça reddediyor. UCM'ye taraf 102 ülkeden 57'si İDA imzalamadı (bunların 24'ü, 2005 Mali Yılında ABD'den yardım alamadı).

    Amerikan Askeri Personelini Koruma Yasası (American Servicemembers' Protection Act 13 Eylül 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.-ASPA) Amerikan askerlerini kurtarmak için ABD'nin her türlü önlemi alabileceğine dair hükümler içerdiği için "La Haye'yi Basma Yasası" olarak da anılan Amerikan Askeri Personelini Koruma Yasası (ASPA) 2 Ağustos 2002'de kabul edildi. Bu yasaya göre UCM'ye taraf ülkeler ABD ile ikili dokunulmazlık anlaşması imzalamazlarsa bu ülkelere yapılan Amerikan askeri yardımları askıya alınacak. Amerikan'ın NATO müttefikleri ve "NATO-dışı önemli müttefik" sayılan 9 ülke (Arjantin, Avustralya, Mısır, İsrail, Japonya, Ürdün, Yeni Zelanda ve Güney Kore) ASPA yaptırımları dışında bırakıldı. Fakat ulusal güvenlik çıkarları gereği veya sonradan ikili dokunulmazlık anlaşması imzalaması durumunda Başkanın kararıyla askeri yardımın askıya alınmasına istisnalar getirmek mümkün. UCM Roma Statüsü'nün yürürlüğe girmesinin birinci yıldönümü olan 1 Temmuz 2003 tarihine kadar geçen bir yıllık sürede UCM'ye taraf 35 ülkeye toplam 46 milyon dolarlık askeri yardım geri çekildi. Amerikan askeri yardımlarının kesilmesinden etkilenen önemli programlar arasında Uluslararası Askeri Öğretim ve Eğitim (IMET); Askeri Dış Yardım (FMF) programları ve Silah İhracatını Kontrol Yasası altında sağlanan fonlar var. Daha önce ikili dokunulmazlık anlaşması yapmayı reddeden ülkeler önemli oranda askeri mali yardımdan yoksun bırakılma tehditleri altında ABD ile bu tip anlaşmalar imzalamak zorunda kaldılar.

    UCM'deki dava ve soruşturmalar[değiştir | kaynağı değiştir]


    Kongo Demokratik Cumhuriyeti[değiştir | kaynağı değiştir]

    Eski adı Zaire olan Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde, 1998 yılında Thomas Lubanga Dyilo liderliğindeki UPC (Kongo Vatanseverler Birliği) ile Hükûmet kuvvetleri arasında başlayan ve bugüne kadar, yaklaşık 4 milyon insanın öldüğü çatışmalar, II. Dünya savaşından sonraki en büyük “ölümcül çatışmalardan” biri sayılmaktadır.

    2005 yılında UPC, liderleri tarafından, siyasi bir partiye dönüştürülerek, Ituri bölgesindeki yaklaşık 15.000 milis silahsızlandırıldı ve çoğu sivil hayat karıştı. Ancak son 10 yıldır silahlandırılan binlerce milis, farklı silahlı politik gruplara katılarak, çatışmalarda aktif rol oynamaya devam etmektedir. Bölge henüz istikrara kavuşmuş değildir ve ciddi insan hakları ihlallerine dair bilgiler gelmeye devam etmektedir.

    Demokratik Kongo Cumhuriyeti Başkanı, UCM savcısı Luis Moreno Ocampo'ya bir mektup göndererek, ülkesinde gerçekleştirilen ve Roma Tüzüğü kapsamındaki suçlara ilişkin soruşturma açılmasını talep etmiştir. Bunun üzerine savcı, ön araştırmasının ardından, Haziran 2003'te Kongo'daki durumu yakından inceleyeceğini açıklamış ve 04.07.2004 tarihinde olayı Ön Yargılama Dairesine taşımıştır.

    Dosya kapsamında, 17.03.2006 tarihinde tutuklanan Kongo Vatanseverleri Birliği lideri Thomas Lubanga, Mahkeme kararına istinaden UCM tarafından tutuklanan ilk kişi olmuştur. 28 Ağustos 2006 tarihinde, savcı tarafından resmen suçlanan Lubanga hakkında, 1. Ön Yargılama Dairesinde iddianamenin onaylanması duruşması 9 Kasım 2006 tarihinde başlamıştır.

    8. maddede belirtilen savaş suçlarını işlemekle suçlanan Lubanga'ya yönelik iddianamedeki suçlar arasında; “15 yaşından küçük çocukların askere alınması ve çatışmalarda aktif olarak kullanılması” suçlaması öne çıkmaktadır.

    Uganda[değiştir | kaynağı değiştir]

    1987 yılında Joseph Kony 13 Eylül 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. tarafından kurulan ve Uganda'nın kuzeyinde dini temellere dayalı bir devlet kurmak isteyen LRA (Lord's Resistance Army-Tanrının Direnişi Ordusu) 21 Ekim 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. ile hükûmet kuvvetleri arasındaki çatışmalar, Afrika'da en uzun süredir devam eden çatışmalardan biridir.

    LRA; geniş çaplı insan hakları ihlalleri, tecavüz, işkence, cinayet ve “çocuk asker” kullanmakla suçlanmaktadır.

    Bölgede yapılan bir araştırmaya göre halkın %78'i bir cinayete tanık olmuş, %68'i ise (LRA veya hükûmet güçleri tarafından) kötü muameleye uğramıştır.

    Aralık 2003'te Uganda Başkanı Yoweri Museveni, LRA (Tanrı'nın Direnişi Ordusu) ile ilgili durumu UCM'ye götürme kararı almıştır. Başsavcı 29 Temmuz 2004 tarihinde konu ile ilgili olarak soruşturma açıldığını duyurmuş ve dosyayı 2. Ön Yargılama Dairesine taşımıştır.

    Aralık 2005'te BM Genel Sekreteri Uganda'da Hükûmetin, hükûmete bağlı yerel kuvvetlerin ve LRA'nın -özellikle çocuklara karşı- ciddi suçlar işlediğini belirtmiştir.

    Mahkeme Ekim 2005'te LRA'nın 5 lideri hakkında, bir yandan cinayet, kölelik, seks köleliği, tecavüz suçları nedeniyle insanlığa karşı suç, diğer yandan cinayet, tecavüz, sivillerin öldürülmesi ve yağma suçlarından dolayı da savaş suçu işledikleri gerekçesiyle tutuklama kararı çıkartmıştır.

    Haklarında tutuklama kararı verilen kişilerden hiçbiri henüz yakalanamamıştır. Bölgede Hükûmet ile LRA arasında ateşkes ve barış anlaşması için görüşmeler devam etmektedir.

    Sudan[değiştir | kaynağı değiştir]

    2003 yılında, yerel bir isyanın ardından, bölgedeki Arap kabileleri ile Hükûmet tarafından kurulan ve desteklenen milis kuvvetleri Janjavid arasında çatışmalar başlamıştır. Bu çatışmalarda Darfur nüfusunun üçte biri -yaklaşık 2 milyon insan- zorla yerinden edilirken, yüz binlerce insan öldürüldü. Hâlen 1,5 milyon kişi yerleştirildikleri mülteci kamplarında yaşamaktadır.

    Hükûmet'in, Darfur bölgesinde, geniş çaplı bir “etnik temizlik” başlattığı iddiaları üzerine, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 18 Eylül 2004 tarihinde, 1564 no'lu kararıyla Genel Sekreterden Sudan'da bir araştırma Komisyonu kurulmasını istemiştir. Kurulan Komisyon, 25 Ocak 2005'te, BM Genel Sekreterine bir rapor sunmuş ve sivil halkın korunması ve suçluların cezalandırılması için harekete geçilmesini tavsiye etmiştir. Raporun ardından, Güvenlik Konseyi, 31 Mart 2005 tarihli ve 1593 no'lu kararı ile olayı UCM'ye taşıma kararı almıştır.

    6 Haziran 2005'te UCM savcısı Luis Moreno Ocampo, Darfur'da işlenen suçlar hakkında soruşturmayı resmi olarak açmış ve dosya Hakim Akua Kuenyehia (Gana) başkanlığındaki 1 no'lu Ön Yargılama Dairesine iletilmiştir.

    Orta Afrika Cumhuriyeti[değiştir | kaynağı değiştir]

    Eski bir Fransız sömürgesi olan Orta Afrika Cumhuriyeti bağımsızlığını 1960 yılında kazanmıştır. Askeri yönetimlerin ardından 1993'te sivil yönetim başa geçmişse de Mayıs 2001'deki başarısız darbe girişiminin ardından ülkede çatışmalar başlamıştır.

    5 Aralık 2004 tarihinde kabul edilen anayasanın ardından 2005 Mart'ında seçimlere gidilmiştir ancak dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Orta Afrika Cumhuriyetinde, siyasi istikrarsızlık devam etmektedir.

    2005 yılında, Orta Afrika Cumhuriyeti eski devlet başkanı ve başkan yardımcısı tarafından işlenen suçları araştıran yerel mahkeme, olayın araştırılmasında yetersiz kalabileceğinden hareketle, UCM savcısından, konuyla ilgili soruşturma başlatmasını talep etmiştir.

    Ancak Savcılık, “tamamlayıcılık” ilkesi gereğince, Orta Afrika Cumhuriyeti Yüksek Ceza Mahkemesi'nin (Cour de Cassation) kararını bekledi. Yüksek Ceza Mahkemesi, 11 Nisan 2006 tarihinde verdiği kararla, yerel mahkeme kararını onaylayarak, mevcut koşullarda, OAC'de etkin araştırma ve yargılama yapamayacağına karar verdi.

    Daha önce söz konusu davanın neticesini beklediğini açıklayan Savcılık Ofisi, bu kararın ardından harekete geçerek, dosyayı 3. Ön Yargılama Dairesine taşımıştır. Henüz bir tutuklama kararı verilmeyen dosyada, eski hükûmet yetkilileri hakkında cinayet, tecavüz ve Orta Afrika Cumhuriyetinin kuzeyinde yaşayan yerlilere yönelik soykırım iddiaları mevcuttur.

    Kenya[değiştir | kaynağı değiştir]

    Libya[değiştir | kaynağı değiştir]

    Fiilen Libya Başbakanlığı ve Kaddafi Uluslararası Yardım ve Gelişme Vakfı'nın onursal başkanlığını yapmış olan Seyfülislam Kaddafi hakkında, insanlığa karşı işlenen cinayet ve zulüm (Roma Statüsü'nün 7. maddesinin 1(a) ve 1(h) bentleri) suçlarına dolaylı olarak yardımcı olmak savıyla 27 Haziran 2011 tarihinde UCM tarafından verilmiş tutuklama kararı bulunmaktadır.

    Aynı suçlardan 27 Haziran 2011'de hakkında tutuklama kararı verilen Muammer Kaddafi'nin 20 Ekim 2011'de öldürülmesinden sonra 22 Kasım 2011'de davası düşmüştür.

    Libya Silahlı Kuvvetleri'nde albaylık ve Askeri İstihbarat başkanlığını yapmış olan Abdullah El Senussi hakkında 27 Haziran 2011 tarihli tutuklama kararı vardır.[7]

    Mali[değiştir | kaynağı değiştir]

    Fildişi Sahili[değiştir | kaynağı değiştir]

    Güney Afrika Cumhuriyeti[değiştir | kaynağı değiştir]

    Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

    Dış bağlantılar[değiştir | kaynağı değiştir]

    Yazı kaynağı : tr.wikipedia.org

    Uluslararası Ceza Divanı (ICC) ve Türkiye / T.C. Dışişleri Bakanlığı

    Teşkilatın Tarihi :

    Roma Statüsü, 17 Temmuz 1998 tarihinde “Birleşmiş Milletler Uluslararası Ceza Divanı Diplomatik Konferansı”nda 120 katılımcı ülke tarafından kabul edilmiştir. İlk sürekli mahkeme niteliği taşıyan ve antlaşma zemininde oluşturulan UCD en ağır suçların cezasız kalmamasını hedeflemektedir.

    Roma Statüsü, 60. onay belgesinin 11 Nisan 2002 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne tevdi edilmesi suretiyle, 1 Temmuz 2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Divan, anılan tarihten itibaren işlenen ve Statü’de düzenlenen suçlar bakımından, yine Statü’de düzenlenen koşullarda yargı yetkisini kullanabilmektedir.

    Divan’ın gelişimi bakımından 31 Mayıs-11 Haziran 2010 tarihleri arasında Kampala’da (Uganda) düzenlenen Gözden Geçirme Konferansı (GGK) büyük önem taşımaktadır. GGK’da Statü’de sayılmış olan dördüncü suç olan “saldırı suçu”nun ve suçun unsurlarının tanımı ile Divanı’nın saldırı suçu üzerinde yetkisini ne şekilde kullanabileceği hükme bağlanmıştır.

    Saldırı suçunun UCD’nin yargı yetkisine dahil edilmesi için Roma Statüsüne değişiklik getiren “Kampala Değişiklikleri”nin en az 30 üye ülke tarafından onaylanması şartı, 23 Eylül 2016 tarihi itibariyle, Kampala kararlarını onaylayan ülke sayısının 32’ye yükselmesiyle yerine getirilmiştir.

    2017 yılı sonu itibariyle, UCD saldırı suçu konusunda da faaliyete geçmiş olup, böylece Roma Sözleşmesi’nin tüm unsurları hayata geçirilmiş olmaktadır.

    Saldırı suçunun mahkemenin yetki alanına alınması konusu (17 Temmuz 2018 tarihinden itibaren başlatılmak kaydıyla) uzlaşmayla kabul edilmiş ve Roma Statüsü’nün 8. maddesine getirilen değişikliklerle 3 ayrı savaş suçu da (mikrobik, biyolojik ve zehirli silahların kullanımı, x-ray cihazlarında tespit edilemeyen silahların kullanımı ve lazer silahların kullanımı) mahkemenin yetki alanına eklenmiştir.

    Divan’da 18 hâkim görev yapmakta olup, hâkimlerin görev süreleri 9 yıldır.

    Yazı kaynağı : www.mfa.gov.tr

    Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Yapısı ve İşleyişi

    Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Yapısı ve İşleyişi

    Eski çağlardan beri devletler, egemenlik alanlarını genişletme çabası içinde, yayılma ve diğer topluluklar üzerinde egemenlik kurma amaçlarından vazgeçmemişlerdir. Bu amaç teknolojik gelişmelerin kaynağı olan savaşların tetikleyicisi olmuştur. Güçlü olan devletlerin bu saik doğrultusundaki keyfi tutum ve davranışları “uluslararası niteliğe sahip bir ceza mahkemesi” fikrinin doğmasına neden olmuştur[1].

    Uluslararası  Ceza Mahkemesi, milletlerarası toplumu bir bütün olarak ilgilendiren, en ağır suçlardan sanıkları cezai açıdan yargılamakla görevli bir uluslararası yargılama organıdır[2].

    İlk uluslararası ceza mahkemeleri XV. Yüzyıl’da Alman İmparatorunu yargılamak için kurulan Roma-Germen İmparatorluğu Mahkemesi’dir. Ancak bu ilk girişim başarısızlık ile sonuçlanmıştır. Daha sonra uluslararası bir ceza mahkemesinin kurulması düşüncesi tekrar doğmuş, ancak bu fikir II. Dünya Savaşı’nın sonlarında gerçekleşmiştir. Savaştan sonra kurulan Nürnberg ve Tokyo Mahkemeleri, uluslararası ceza mahkemelerinin ilk ve en önemli örnekleridir[3]

    II.Dünya Savaşı’nın ardından soğuk savaşın başlaması ve müteakiben siyasi ve askeri bakımdan dünyada iki kutubun ortaya çıkması üzerine, uluslararası ceza mahkemesi düşüncesi duraklamıştır. Doğu Bloğu’nun dağılmasından sonra, devletler arasında gelişen güven ve iş birliği ortamı uluslararası ceza mahkemesi fikrini tekrar gündeme taşımış, Eski Yugoslavya ve Ruanda için uluslararası ceza mahkemeleri kurulmuştur. Bu uluslararası ceza mahkemelerinin gelişimi açısından büyük bir öneme sahiptir[4].

    Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Uluslararası Hukuk Komisyonu’nun 1989 yılında başlayan faaliyetleri sonucunda, 18.07.1998 tarihinde “Roma Statüsü” ile Uluslararası Ceza Mahkemesi imzaya açılarak kabul edilmiştir[5]. Müteakiben 1 Temmuz 2002’de yürürlüğe girmiştir. Statüyü 139 devlet imzalamış ve 15 Kasım 2008 tarihi itibariyle 108 devlet bu statüye taraf olmuştur[6].

    Statüye taraf olan devletler, tüm insanlığı ilgilendiren büyük suçların cezasız kalmaması, dünyadaki barış, güvenlik ve esenliğin sağlanması, uluslararası iş birliğinin güçlendirilmesi, suç faillerinin cezasız kalmaması amaçlarıyla bir araya gelmişlerdir. Birleşmiş milletler şartı amaç ve ilkeleri ile tüm devletlerin, toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlığına saygılı olunması gerektiği noktasında ittifak yapmışlardır. Roma Statüsünün hiç bir maddesinin, hiç bir devletin başka bir devletin iç işlerine müdahale etme yetkisi vermediğinin üzerinde durularak, ciddi suçlar üzerinde yargı yetkisi olan, Birleşmiş Milletler Sistemi ile ilişki içinde, bağımsız ve sürekli UCM kurulması noktasında karar verilmiştir[7].

    Türkiye statüye bu tarihler itibariyle çekimser kalmış ve taraf olmamıştır. 6 Ekim 2004 tarihinde Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Genel Kurulu’nda konuşma yapan Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin “yakın bir gelecekte” Uluslararası Ceza Divanı’na taraf olacağını ilan etmiştir. Anayasamızın 38. maddesi ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun geri vermeye ilişkin hükümleri bu amaç doğrultusunda yeniden tanzim edilmiştir[8]. Türkiye henüz statüye taraf olma noktasında siyasi irade gösterememiştir.

    1.1.ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİNİN TARİHÇESİ

    1.1.1.Devlet Egemenliği Kavramı ve Gelişim Süreci

    Bir coğrafi alanda meydana gelen uyuşmazlıkların nihai olarak çözümlenebilmesi, egemen devletin yargı yetkisi açısından temel göstergelerden biridir. Bu yetki kural olarak ülkedeki tüm hukuki uyuşmazlıkları kapsamaktadır[9]. Yargılama yetkisinin suçun işlendiği ülke devletine tanınması, egemen devletin doğal bir sonucudur. Ancak, uluslararası ilişkilerin artması, iç ve dış ilişkilerin belirginliğinin azalması, ulusal yetki alanlarındaki daralmayla doğru orantılı olarak, ulusal yargı yetkisinin kapsamı ve sınırı da değişime uğramaktadır[10].

    XX.Yüzyıl’ın en önemli gelişmelerinden biri, ülke sınırları içinde gerçekleşmiş ve devlet adına işlenmiş olsa dahi bazı suçların uluslararası suç kabul edilerek, uluslararası ceza mahkemelerinin yargılamalarının konusunu oluşturmalarıdır. Bu bağlamda, insanlığa karşı suçlar, barışa karşı suçlar ve savaş suçları olarak nitelendirilen eylemlerin ihlali, uluslararası kamu düzenini bozucu eylemler olarak kabul edilmiş ve uluslararası ceza mahkemelerinin ortaya çıkışında önemli etken olmuştur[11].

    1.1.2.Uluslararası Ceza Mahkemesi Fikri ve Gelişim Süreci

    1.1.2.1.Uluslararası Ceza Mahkemesi Kurma Fikrinin Ortaya Çıkışı

    İnsanlık tarihinin son üçbinbeşyüz yıllık dilimi gözden geçirilecek olursa bu sürenin yaklaşık ikiyüzelli yılı haricinde kalan sürenin savaşlarla geçtiği görülecektir[12]. Bu savaşlarda meydana gelen insan hakları ihlallerini gidermek amacıyla, uluslararası ceza hukuku, ilk kez devletler arasında imzalanan sözleşmelerle şekillenmeye başlamıştır. Bu bağlamda imzalanan ilk sözleşmeler, köleliğin veya korsanlığın önlenmesine dair sözleşmelerdir. Bu sözleşme kapsamında kölelik ve korsanlık suç olarak vasıflandırılmıştır[13].

    Devletler arasında sürekli meydana gelen savaşlar bir çok devletin çöküşüne neden olmuş olmuş, bu ve benzeri fiiller tüm insanlığın ortak sorunu haline gelmiştir. Bu nedenle bu tip suçları yargılayabilecek uluslararası bir ceza mahkemesi fikri hep gündemde kalmıştır. Bu süreçteki ilk mahkeme, 1474 yılında Almanya’nın Breisach kendinde kurulan Roma-Germen İmparatorluğu Mahkemesi’dir. Bu mahkeme, Alman İmparatoru Peter Von Hagenbach’ı, askerine sivil halkın öldürülmesi, ırzına geçilmesi ve yağma yapılması talimatı vermesi nedeniyle mahkum etmiştir[14].

    XIX. Yüzyılda artık savaş suçları kavramı ortaya çıkmış, savaşta kullanılan araçlar ve savaş yöntemleri tartışılmaya başlanmıştır. Bu kapsamda 1864 tarihinde “Savaşta Yaralananların Korunmasına Dair I.Cenevre Sözleşmesi” imzalanmıştır. İlk defa Almanya-Fransa Savaşı’ndan sonra Kızıl Haç’ın Uluslararası Komitesi savaş suçlularının uluslararası bir ceza mahkemesi tarafından yargılanmasını talep etmiştir. Komite, savaş suçlularının kınanması dışında, bağımsız tarafsız bir mahkeme tarafından cezai müeyyideye tabi tutulması gerektiğini savunmuştur. I.Dünya Savaşına kadar bu talep, diğer devletlerce göz ardı edilmiştir. I. Dünya Savaşı’nda yaşanan ve insan haklarını ihlal eden şiddetli olaylar üzerine, uluslararası ceza mahkemesi yeniden tartışılmaya başlanmıştır[15].

    I.Dünya Savaşı sonrasında, savaş suçlularının yargılanması ve cezalandırılması ihtiyacı doğmuş olmasına rağmen, icraata geçilememiştir. İngiltere, ABD, Fransa, İtalya ve Japonya Versay Antlaşmasının 227. maddesine dayanarak, Alman İmparatoru II. Kaiser Wilhelm’i savaş suçlusu olarak yargılamak istemişler; fakat, Kaiser Wilhelm’in Hollanda’ya kaçması ve Hollanda’nın iade talebini reddetmesiyle, bu ilk ve tek örnek başarısızlıkla sonuçlanmıştır[16].

    UCM kurma yönündeki bir sonraki hamle, 1937 yılında Terörizmin Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşmenin hazırlanmasıyla atılmıştır.Tasarıda Terör Suçlarını Cezalandırmakla Görevli Ceza Mahkemesi de öngörülmüştür. Ancak UCM kurulması yönündeki bu adımlar da 1939 yılında II. Dünya Savaşı’nın meydana gelmesiyle, gerçekleştirilememiş, bahsi geçen sözleşmenin onay aşaması tamamlanamamıştır[17].

    1.1.2.2.İkinci Dünya Savaşı Sonrası

    1.1.2.2.1.Genel Olarak

    II. Dünya Savaşı sonrasında çekilen sıkıntılar uluslararası toplumları, uluslararası ceza mahkemesi kurma fikrine daha da yakınlaştırmıştır. 8 Ağustos 1945 tarihinde Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi kurulmuştur. Bu uluslararası ceza mahkemesi kurulması yolundaki en önemli gelişmedir. Nürnberg Mahkemesi savaş suçlarında bireysel sorumluluğun en önemli kaynağı kabul edilmektedir. Bu nedenle yalnızca devletlerin değil, bireylerin de uluslararası hukuka uygun davranması gerektiği, mahkemenin kurulmasıyla ortaya çıkmıştır[18].

    Bu mahkemeden sonra Doğu Bloğu’nun yıkılmasına kadar adeta duraklayan uluslararası ceza mahkemelerinin gelişimi, Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Ruanda için Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurulumuyla büyük atak yapmıştır.

    1.1.2.2.2.Nürnberg ve Tokyo Uluslararası Ceza Mahkemeleri

    II.Dünya Savaşı tarihin en yıkıcı savaşlarından biri olmuştur. Devletler büyük zararlar görmüş, milyonlarca insan ölmüştür. Savaşın devam ettiği dönemde, savaş suçlularının cezasız kalmaması fikri kuvvetlenmiştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında Müttefikler 30 Ekim 1943 tarihli Moskova Bildirisi ile savaşın müteakiben, büyük savaş suçlularının cezalandırılması gerektiğini ilan etmişlerdir. Savaş bittikten sonra, Berlin müttefiklere teslim olmuş, 02 Mayıs 1945 tarihinde, ABD Başkanı Truman bir basın toplantısı yapmış, Hakim Robert H. Jackson’ı savaş suçluları ile ilgili davayı hazırlama ve savcı görevini yürütmekle görevlendirdiğini açıklamıştır. Almanya’nın teslim olmasıyla, 05.06.1945 tarihinde imzaladığı Teslim Bildirisinin 2. maddesinde, Alman yetkililer savaş suçu ya da benzeri şiddet içeren suçları işleyen Nazi yöneticilerini, Müttefiklere teslim etmeyi kabul etmiştir. Bu çalışmalar sonucunda Teslim Bildirisine dayanılarak, ABD, SSCB, İngiltere ve Fransa 08.08.1945 tarihinde imzaladıkları Londra Antlaşmasının 1. maddesi ile “Fiillerii coğrafya bakımından bir tek yere bağlanamayan savaş suçlularını, yargılamak üzere bir uluslararası Askeri Mahkeme kurulmasını ve bu kişilerin uluslararası düzeyde yargılanmasını” kabul etmişlerdir. Bu şekilde kurulan Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi, Nürnberg Statüsünün 6. maddesine göre; barışa karşı suçlar, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar olmak üzere üç ana grupta yargılama yapması öngörülmüştür[19].

    Nürnberg Mahkemesi yirmiüç kişiyi yargılamış, ondokuz sanığa idam dahil çeşitli cezalar vermiştir. Ayrıca altı grup ve örgüt yargılalanmış, bunlardan “Gestapo”, “SS”, “Nazi Partisinin Yönetim Kurulu”, suç örgütü ilan edilmiştir[20].

    Nürnberg Askeri Mahkemesinin Statüsü, maddi ceza hukukuna, usul hukukuna ve mahkemenin teşkilatına ilişkin kuralları içermektedir. Mahkeme düzeni, Anglo-Amerikan ceza muhakemesi sistemine dayandırılmıştır[21].

    Mahkeme seri yargılama ilkesine göre yargılama faaliyeti yürütürken, ispat kuralları ile bağlı bulunmamaktadır. Re’sen karar verebilir[22]. Mahkeme’nin tanıkları bizzat dinlemesi de zorunlu olmayıp, iddia makamı tarafında tutulan tutanaklar delil olarak kullanılabilir[23].

    Nürnberg Mahkemesi, galip devletler tarafından kurulmuş ve hakimlerin sadece bu devletlerden atanması nedeniyle tarafsız olmadığı eleştirisine maruz kalmıştır. Bu Mahkeme’de yalnızca Alman suçluların yargılanması, galip devlet vatandaşlarının yargılanmaması da ayrı bir eleştiri nedeni olmuştur. Buna karşın, ilk defa farklı devletlerden gönderilen birer temsilci ile uluslararası ceza mahkemesinin kurulmuş olması, bu mahkemenin bir çok savaş suçlularını yargılayarak mahkumiyet kararları vermiş olması açısından önem arz etmektedir[24].

    II.Dünya Savaşı’nda Uzakdoğu’da işlenen savaş suçlularını yargılamak üzere, 24 Eylül 1945 tarihinde ABD Kara Kuvvetleri Karargahından yayınlanan özel bir talimat verilerek bir takım kurallar tespit edilmiştir. Müteakiben uluslararası insan hakları ihlallerini yargılamak üzere, Tokyo Askeri Ceza Mahkemesi kurulmuştur[25].

    Mahkeme yer bakımından, Japonya ve Pasifik’te Amerikan Kuvvetleri Başkomutanının idaresi altında bulunan bölgeleri de kapsayacak ve yalnız savaş suçlularını değil, insanlığa ve barışa karşı suçları da yargılama alanına dahil edecektir[26].

    Japonya’ya atom bombası atılması, sivil kayıpların fazla olması, insan haklarının ihlal edilmesine rağmen bu eylemler Tokyo Askeri Ceza Mahkemesi’nce yargılanmamıştır. Bu nedenle Nürnberg Mahkemesi’nde olduğu gibi tarafsız olmadığı eleştirilerine maruz kalmıştır[27].

    Tokyo Askeri Ceza Mahkemesi Statüsüne göre, suç teşkil eden bir fiillere sebep olan ya da uygulayan liderler ya da kurumlar veya tahrik edenler ve suç ortakları, herhangi bir kişinin işlediği suçlardan da sorumlu tutulmuştur[28].

    Japonya’da devlet idarecilerinden yirmisekiz kişiye karşı dava açılmış; hepsi de mahkumiyetle sonuçlanmıştır. Bu mahkumiyetlerin yedisi ölüm, onaltısı müebbet hapis, diğerleri ise uzun süreli hapis cezasıdır[29].

    1.1.2.2.3.Eski Yugoslavya ve Ruanda için Kurulan Uluslararası Ceza Mahkemeleri

    Eski Yugoslavya ve Ruanda Mahkemelerinin ortaya çıkaran ve sürekli bir Uluslararası Ceza Mahkemesi kurma fikrinin yeniden canlanmasından önceki ilk hareketlilik 1989 yılında Tirinidad ve Tobago’nun uyuşturucu kaçakçılarının yargılanmasına yönelik talebi olmuştur. Bu olayı müteakiben 1990 yılında Irak’ın, Kuveyt’i işgal etmesi Saddam Hüseyin’in yargılanması isteğini ortaya çıkarmıştır[30].

    Bu gelişmelerden sonra, Bosna-Hersek Cumhuriyeti Bölgesinde gerçekleştirilen etnik temizlik amaçlı toplu katliamlar, esirlere yapılan işkence ve insanlık dışı muameleler, cinsel özgürlük aleyhine işlenen suçlar acil bir önlem alınmasını zorunlu kılmıştır. Tüm bu olaylardan sonra uluslararası niteliğe sahip bir ceza mahkemesi olarak ad hoc bir mahkemenin kurulmasının bölgeye yeniden esenlik getireceği düşüncesi hakim olmuştur[31].

    Birleşmiş Milletler Uluslararası Hukuk Komisyonu, BM Genel Kurulunun talebiyle, 1994 yılında hazırlanan taslağı kabul ederek, bir Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kuruluşunu karara bağlamıştır[32].

    Mahkeme Statüsü, BM Güvenlik Konseyi tarafından genel bir çerçeve belirlemiş fakat, usule, prosedüre ve delillere ilişkin kuralları, zaman içinde Mahkemenin kendisinin belirlemesi esası getirilmiştir. Bu esaslar belirlenirken uluslararası düzenlemeler içerisinde Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Sözleşme’nin esasları, uluslararası insan haklarına ilişkin düzenlemeler, uygar ülkelerin iç hukuk düzenlemeleri ve uluslararası toplumun öncelikleri göz önünde bulundurulmuştur[33].

    Bu Mahkeme, 15 Kasım 1993 tarihinde yargılama faaliyetine başlamış ve halen çalışmaya devam etmektedir. Mahkemede yüz yetmiş kişi hakkında soruşturma açılmış, bunların yüz otuz’u hakkında duruşmalara başlanmıştır. Mahkeme bugüne kadar kırk’a yakın hüküm vermiş ve bu hükümler kesinleşmiştir[34].

    Mahkeme’de bağımsız onaltı, daimi ve en fazla dokuz hakim görev yapmaktadır. Bu hakimler farklı hukuk sistemlerini temsilen görev yapmaktadırlar. Mahkeme’nin ilk derece düzeyinde üç ve kanun yolu düzeyinde bir dairesi bulunmaktadır. Ayrı bir iddia makamı teşkilatı da bulunmaktadır. İddia makamı, uluslararası tutuklama talebinde bulunma, iade talep etme ve dava açma yetkilerine sahiptir[35].

    Yer itibariyle Mahkeme, Eski Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin topraklarında işlenen fiilleri yargılama yetkisine sahiptir[36].

    Mahkeme, Cenevre Sözleşmelerinin ağır ihlalleri, savaş kanun ve teamüllerinin ihlali, soykırım suçu, insanlığa karşı suçlar konularında yargılama yapmakla görevlendirilmiştir[37].

    Mahkeme’nin Statüsü’nün 5. maddesinin getirdiği diğer bir yenilik ise, uluslararası olmayan çatışmalarda sivil halka karşı işlenen; kasten öldürme, toplu yok etme, köleleştirme, sürgün, hapsetme, işkence, ırza geçme, siyasal, ırkçı ve dinsel saikle zulmetme ve diğer insanlık dışı muameleler de insanlığa karşı suç olarak kabul edilmesidir. Dolayısıyla ülke içindeki suçların, uluslararası ceza hukukunun konusunun olduğu, resmi belgelerde ilk kez yer almış bulunmaktadır[38].

    Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi, Orta Afrika’da bulunan Ruanda topraklarında Hutular ve Tutsiler ve Ruanda’ya komşu ülkelerde, Ruanda vatandaşları tarafından 1 Ocak 1994 ve 31 Aralık 1994 tarihleri arasında da gerçekleştirilen soykırım fiillerinin soruşturulması ve kovuşturulması amacıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 8 Kasım 1994 tarihli kararı ile kurulmuştur[39].

    Yapısı itibariyle Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin statüsü ile birebir örtüşmektedir[40].

    Ruanda’da yaşanan çatışma uluslararası bir niteliğe haiz değildir. Ruanda için kurulan Uluslararası ceza Mahkemesi’nin Statüsü’ne göre, Cenevre Sözleşmesinin müşterek 3. maddesindeki hükmünün ihlalleri ve Cenevre Sözleşmesine ek II Numaralı Protokol’deki ihlaller de suç kategorisinde sayılmıştır. Diğer yandan, soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçlar da mahkemenin yargılama yetkisi içer1.1.2.2.3isindedir[41].

    1.1.2.2.4. Sonuç Olarak

    Uluslararası Ceza Mahkemelerine duyulan ihtiyaç, özellikle savaşlar sırasında yapılan insan hakları ihlalleri, uluslararası toplumu ilgilendiren hukuka aykırılıklar neticesinde meydana gelmiş, savaşı kazanan devletlerin iradesi bu mahkemelerin kurulmasında önemli rol oynamıştır[42].

    Bu mahkemelerin olumsuz yönden ortak özellikleri, sürekliliği sağlayamamış olmaları, tarafsız olmamaları, tabii hakim güvencesine bağlı kalınmaması, üyelerin tümünü kapsayan ve her üye devlete eşit mesafede bir ceza mahkemesinin kurulamamış olması şüphe götürmez bir gerçektir[43].

    2.1.ROMA STATÜSÜNÜN HAZIRLANMASI VE ULUSLARARASI CEZA MAHKEMELERİNİN YETKİLERİ

    2.1.1. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Kuruluş Temeli

    Daha önce de izah edildiği üzere, Uluslararası Ceza Mahkemesi, uluslararası bir konferans sonucunda kabul edilen, çok taraflı bir anlaşma yoluyla kurulmuştur[44].

    Roma Konferans’nda, konsensüs[45] ya da oybirliği yöntemi yerine, oyçokluğunun yeterli görüldüğü bir oylamanın yapılmış olması da ilginç bir tablo ortaya koymuştur. Statü’ye olumlu oy vermemiş devletler bile, Statü’yü onaylamaları halinde tümüyle; taraf olmamaları halinde ise belirli hallerde, Statü’de öngörülen kurallara tabidirler. Statü’nün kabulü, uluslararası hukukta yeni bir çağın, anlayışın başlangıcıdır. Statü’nün getirdiği rejimin, bir kaç güçlü devletin gücün ve yetkinin büyük bölümüne sahip olduğu, gerçek kişilerin ise tümüyle kapsam dışı kaldığı bir sistemin sonu olmasıdır. Artık, Statü kapsamında, tüm devletler mutlak olarak eşittirler; hak ve yükümlülük bakımından aynı statüdedirler. Gerçek kişiler de, uluslararası hukuk düzeninin yeni aktörleridirler[46].

    Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin barış gücü mensupları ve milli kuvvet mensupları üzerinde yargılama yetkisinin bulunmasının, uluslararası hukuka aykırılık teşkil edip etmediği meselesinin de üzerinde durmak gerekir. Uluslararası hukuka göre, ülkesinde soykırım, savaş suçu ya da insanlığa karşı suç işlenen ya da vatandaşları bu suçların mağduru olan her devlet, failleri kovuşturup cezalandırmaya hukuken yetkili ve mecburdur. Bu yetki asıl olup, halen devam etmektedir. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetkili olduğu hallerde, yargılama olsa olsa adil yargılama standartlarını yükseltecektir. Uluslararası Ceza Mahkemesinin statüsü, mevcut herhangi bir anlaşmalar hukuku kuralını ihlal etmediği gibi, zaten mevcut olmayan herhangi bir yükümlülük de ihdas etmemektedir[47].

    Diğer üzerinde durulması gereken bir husus ise, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin milli mahkemelerin yetki alanına tecavüz edip etmediğidir. Bu soruya verilecek cevap “hayır” olacaktır. Çünkü Uluslararası Ceza Mahkemesi, ulusal mahkemelerin üzerinde yer almayıp onları tamamlayacaktır. Milli mahkemeler suçları soruşturma ve yargılama hususunda halen öncelikli yetkiye sahiptirler. Tamamlayıcılık ilkesine göre, Mahkeme sadece ulusal mahkemelerin devreye girmeye niyetli olmadıkları ya da fiilen devreye girme imkanından mahrum oldukları zaman harekete geçebilecektir. Eğer milli mahkemeler yetkilerini kullanmaya karar verirlerse, Uluslararası Ceza Mahkemesi artık yetkisini kaybedecektir. Böylecek yetki çatışmaları olmayacaktır. Sanık ve müdahil devletler, sözleşmeye taraf olmasalar bile, Mahkeme’nin yetkisine itiraz edebilecekler, kararları temyize götürebileceklerdir[48].

    2.1.2. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Hukuki Statüsü ve Kuruluş Yeri

    UCM, daimi bir kurumdur ve bu Statüde sözü edilen, uluslararası toplumu ilgilendiren en ciddi suçları işleyen kişiler üzerinde, yargı yetkisine sahiptir ve ulusal ceza yargı yetkisini tamamlayıcıdır. Mahkemenin yargı yetkisi ve işlevleri bu Statü hükümleri çerçevesinde belirlenir[49].

    UCM’nin uluslararası tüzel kişiliği vardır. Her bir taraf devletin toprağı üzerinde görev ve yetkilerini kullanabilir; hatta özel antlaşmalarla diğer devletlerin ülkesinde de bu yetkiyi kullanabilir[50]. Ayrıca, amaçlarının yerine getirilmesi ve görevlerin ifası bakımından gerekli fiil ehliyetine de sahiptir[51]. Buradaki fiil ehliyeti tam ve genel yetki olmayıp, mahkemenin kuruluş amaçlarıyla sınırlıdır[52].

    Mahkeme, Hollanda’nın (“ev sahibi devlet”) Lahey kentinde kurulmuştur. Kabul eden devletle bir merkez anlaşması yapılacaktır. Bu antlaşmayı Hazırlık Komisyonu hazırlayacak, Taraf Devletler Meclisi onaylayacak ve UCM adına Başkanı imzalayacaktır. Mahkeme, gerekli gördüğü takdirde statüde öngörüldüğü şekliyle başka bir yerde toplanabilir[53].

    UCM’nin Birleşmiş Milletler ile bağlantısını Taraf Devletler Meclisince onaylayacak bir anlaşma tespit edecektir[54].

    Mahkemenin görev alanı; soykırım suçu, insanlığa karşı işlenen suçlar, savaş suçları ve saldırı suçudur[55].

    Mahkemenin resmi dilleri; Arapça, Çince, Fransızca, İngilizce, Rusça ve İspanyolca’dır[56]. Hükümler ve temel meseleleri çözmeye yönelik kararlar, bu resmi dillerde yayımlanacaktır.

    III. ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİNİN YAPISI

    3.1.TEŞKİLAT YAPISI

    UCM, common law(müşterek  hukuk) ve Kıt’a Avrupası Hukuku sistemlerine ait unsurları bir arada taşımaktadır. Mahkeme statü uyarınca dört organdan oluşur. Başkanlık[57], Adliye (Kendi içinde üç daireden oluşur: istinaf dairesi, ilk derece dairesi ve ön soruşturma dairesi), Savcılık Örgütü ve Kalem Teşkilatı. 1994 yılında Uluslararası Hukuk Komisyonu tarafından hazırlanan tasarı statüye önemli bir değişiklik olan, ön soruşturma dairesini önermiştir. Hollanda’nın önerisi üzerine yapılan bu değişiklik ile, UCM’nin yapısına soruşturma yetkisini haiz bir hâkim eklenmiştir[58].

    Adli teşkilatın bir parçası olmadığı için 34. maddede sayılmamış olmakla birlikte, “Taraf Devletler Meclisi” de UCM’nin organlarından biridir ve mahkemenin işleyişi bakımından önemli yetkilere haizdir[59].

    Statüye göre hâkimler, savcılar ile savcı yardımcıları ve kayıt memurları, mahkemenin tam zamanlı çalışan üyeleri olarak atanırlar. UCM’nin uluslararası memuru statüsüne haciz olurlar. Dolayısıyla sadece bu örgütün hizmetinde sürekli olarak görev yapan resmi memurlardır.

    Roma statüsü’nde UCM’nin yapısı aşağıdaki başlıklar altında düzenlenmiştir[60].

    Başkanlık: Başkanlık teşkilatı başkan, birinci ve ikinci başkan yardımcısı olmak üzere üç birimden oluşur. Başkanlık, Savcılık ve savunma birimlerine karşı mahkemeyi temsil eder. Ayrıca Statü’de belirtilen diğer görevleri yerine getirir.

    Dairelerin Oluşumu: Mahkeme, Temyiz Dairesi, Ceza Dairesi ve İlk Yargılama Dairesi olmak üzere üç daireden oluşur.

    Temyiz Dairesi, bir başkan ve dört üye yargıçtan oluşur. Ceza Dairesi, en az altı yargıçtan oluşur. Bu oluşumda yargıçların mesleki tecrübe ve yeterlilikleri göz önünde bulundurulur. Tüm daireler ceza ve uluslararası insancıl hukuk uzmanlarından oluşur. İlk Yargılama ve ceza dairelerinde ceza hukuku uzmanları bulunmaktadır. İş yoğunluğuna göre sürekli gördüğü miktarda ceza ve ilk yargılama dairesi oluşturur. Hakimler görevlerinde üç yıl ve daha uzun süreli kalırlar, her seçim döneminden sonra daireler yeniden teşkil eder.

    3.1.1. ADLİ TEŞKİLAT

    3.1.1.1.Başkanlık

    Mahkeme’nin Başkanı ile Birinci ve İkinci Başkan Yardımcıları, hakimler tarafından mutlak çoğunlukla seçilecektir. Görev süreleri üç yılın dolmasıyla ya da hakimlik sürelerinin sona ermesiyle, hangisi daha önce gerçekleşirse, bitecektir. Sadece bir kez daha seçilmek mümkündür[61].

    Başkan hazır bulunamazsa ya da reddedilmişse, Birinci Başkan onun görevini ifa eder. Her ikisi de hazır bulunamazsa ya da reddedilmişse, İkinci Başkan, Başkanlık görevlerini ifa eder[62].

    Başkan ve her iki Yardımcısı, birlikte Başkanlık’ı oluştururlar. Görevleri Savcılık örgütü dışında kalan Mahkeme teşkilatının gereği gibi yönetimi ve genel olarak, Statü ile kendilerine verilen diğer görevleri yerine getirirler.

    3.1.1.2.İstinaf, İlk Derece ve Ön Soruşturma Dairesi

    Başkan ve diğer dört hakimden oluşur. İlk Derece Bölümü ve Ön Soruşturma Bölümü en az altışar hakimden oluşur.[63] Hakimlerin hangi bölümlerde görevlendirecekleri, her bir bölüm tarafından ifa edilecek görevin niteliğine ve hakimlerin nitelikleri ve tecrübelerine bakılarak belirlenecektir. Her bir bölümün, ceza hukuku ve ceza usul hukuku ile uluslararası hukuk alanlarında, gerekli olan uzmanlık derecesinin uygun bir kombinasyonunu sağlayacak şekilde oluşturulmasına dikkat edilecektir. İlk derece ve ön soruşturma daireleri, baskın olarak ceza yargılaması deneyimi olan hakimlerden oluşturulacaktır[64].

    Mahkemenin adli görevleri, her bir bölüm içerisinde, daireler tarafından yerine getirilecektir.[65]İstinaf Dairesi, İstinaf Bölümü’nün tüm hakimlerinden oluşur. İlk Derece Dairesi’nin görevleri, İlk Derece Bölümü’nden üç hakim tarafından yerine getirilir. Ön Soruşturma Dairesi’nin görevleri ise, ya Ön Soruşturma Bölümü’nün üç hakimi tarafından ya da o bölümün tek bir hakimi tarafından yerine getirilir[66].

    3.1.1.3.Savcılık Örgütü

    Başsavcılık, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bağımsız bir organı olup, re’sen hareket etme görev ve yetkisine sahiptir. Hiç bir makam ve hükümetten talimat alamaz.

    Teşkilatta, bir başsavcı ve yeteri kadar savcı görev yapmaktadır. Başsavcı da hakimler gibi oluşturulan listeden dokuz yıl için seçilir. Tekrar seçilmeleri mümkün değildir.

    Başsavcı, seçilmesinden kısa bir süre sonra her yardımcılık makamı için üçer aday belirler ve Genel Kurul’da bunlar arasından seçim yapılır[67].

    3.1.1.4.Kalem Teşkilatı

    Mahkeme’nin adli nitelikte olmayan görev ve işlerinin idare edildiği organdır. Ana görevi Mahkeme’nin bürokratik işlerinin yürütülmesini sağlamaktır. Bu kalemin başında, Başkatip bulunmaktadır. Başkatip, Mahkeme’nin en üst düzey idari görevlisi olup, Mahkeme Başkanı’nın emrinde görev yapar[68]. Başkatip ve Katipler, yüksek ahlak sahibi üst düzeyde yetkin kimseler arasından, Mahkeme’nin dillerinden en az birisini mükemmel derecede bilen kişiler arasından seçilir[69].

    Başkatip ve Katiplerin seçimi, hakimlerin kendi aralarında yapacakları gizli oylamada, oyçokluğuyla yapılır. Bu konuda, Taraf Devletler Meclisi’nden gelecek tavsiyeler de dikkate alınır[70].Başkatibin görev süresi beş yıldır. Tekrar seçilmesi mümkündür. Tam zamanlı görev yaparlar[71].

    Başkatip tarafından, Kalem Teşkilatı’na bağlı bir Mağdurlar ve Tanıklar Birimi kurulmalıdır. Bu birimin görevi, savcılık örgütüyle danışma içinde olarak, Mahkeme önüne çıkan mağdurlar, tanıklar ve bunların tanıklıkları sebebiyle tehlike altında bulunan diğer kimseleri koruyucu önlemler almak, güvenlik düzenlemeleri ayarlamak, danışma hizmeti sağlamaktır[72].

    Başkatip, Başkanlığın ve Savcının kabulü ile, mahkeme personelinin atanması, ücretlendirilmesi ve işten çıkarılması da dahil olmak üzere, çalışma koşulları ve hükümlerini düzenleyen bir Personel Tüzüğü önerecektir. Bu Tüzük, Taraf Devletler Meclisi’nce onaylanacaktır[73].

    3.1.1.5. Hakimlerin Seçimi ve Nitelikleri

    Hakimlerin yüksek ahlaki seciyeye sahip, itibar sahibi kişilerden, tarafsızlığı ve dürüstlüğü ile temayüz etmiş ve uyruğunda bulunduğu devlette en yüksek hakimlik makamı için gereken şartlara haiz kişilerden olması gerekmektedir. Mahkeme dairelerinin oluşumunda hakimlerin uluslararası insani hukuk ve insan hakları hukuku başta olmak üzere ceza hukuku ve uluslararası hukuk alanındaki deneyimleri dikkate alınır[74].

    Genel Sekreterin talebinden itibaren, her devlet aranılan niteliklere haiz iki ayrı aday belirler. Adaylar belirlendikten sonra Ceza Hukuku Hakimleri için bir liste, uluslararası İnsani Hukuk hakimleri için ayrı bir liste hazırlanır. Bir aday gereken yeterliliğe sahip ise her iki listede de aday olabilir. Seçim gizli oylama ile Genel Kurul’da yapılır. İlk oylamada oyların üçte ikisini alan ceza hukuku uzmanı en az dokuz  hakim, uluslararası insani hukuk uzmanı en az beş hakim seçilir. Bu oran ilk seçimde sağlanamaz ise, ikinci turda gruplardan en çok oyu alan dokuzar aday, hakim olarak seçilir[75].

    Hakimlerin görev süresi dokuz yıldır. Görev süresi dolanlar tekrar seçilemezler. İlk seçimlerde Uluslararası Ceza Mahkemesinin üçte biri altı yıl için, üçte biri dokuz yıl için seçilir. Boşalan üçte bir üyelik için üç yılda bir seçim yapılır. İlk seçimde üç yıl için seçilenler bir kez daha seçilebilir. Bunun dışındaki kişiler yalnızca bir dönem göre yaparlar.

    3.1.2. TARAF DEVLETLER MECLİSİ

    BM Uluslararası Hukuk Komisyonu tarafından 1994 yılında hazırlanan Statü Tasarısı’nda öngörülmemiş bulunan bu oluşum, Mahkeme’nin dört resmi organından biri olmakla beraber, çok önemli işlevlere sahiptir[76].

    Statü’nün 112. maddesinde düzenlenmiş bulunan Meclis, Statü’ye taraf her devletin birer temsilcisinden oluşmaktadır. Statü’yü imzalayıp da henüz buna taraf olmamış veyahut sadece Konferans Nihai Senedini imzalamış olan devletler ise, gözlemci bulundurabileceklerdir.

    Taraf Devletler Meclisi’nin görevleri şunlardır[77]:

    Taraf Devletler Meclisi, BM Genel Merkezi’nde ya da Uluslararası Ceza Mahkemesi merkezinde (La Haye), yılda bir kez toplanır. Şartlar gerektirdiğinde, özel oturumlar da yapılabilir. Bu özel oturumlar, Büro’nun kendi inisiyatifi ya da TDM üyelerinin 1/3’ünün talebi üzerine toplanır[78].

    Taraf Devletler Meclisi’nin her üyesinin bir oyu vardır (md.112/7). Demek ki, ağırlıklı oy ya da veto hakkı gibi imkanlar tanınmamış, genel ve eşit oy ilkesi benimsenmiştir. Bu formülün, özellikle Mahkeme’nin finansmanında başı çekmesi düşünülebilecek bazı idari bir fonksiyonu olup siyasi bir yönlü olmadığı vurgusu açısından önem arz etmektedir.

    MEHMET SAMİ UZUN

    YARARLANILAN KAYNAKLAR

    [1] TONGÜR Ali Rıza, Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kapsamı ve Yargılama Hukuku, İstanbul, 2005, s.1.

    [2] TEZCAN Durmuş/ERDEM Mustafa Ruhan/ÖNOK R.Murat, Uluslararası Ceza Hukuku, Ankara 2009, s.364.

    [3] TONGÜR, age., s.1.

    [4] TÖNGÜR, age., s.1.

    [5] TÖNGÜR, age., s.1.

    [6] TEZCAN/ERDEM/ÖNOK,age., s.364.

    [7] ŞEN Ersan, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Ankara 2009, s.135.

    [8][8] TEZCAN/ERDEM/ÖNOK,age., s.364.

    [9] ERDAL Selcen, Uluslararası Ceza Mahkemesinin Devlet Egemenliğine Etkisi, Ankara, 2010, s.127.

    [10] SUNAY Reyhan, Tartışılan Egemenlik, Ankara 2007, s.280-281.

    [11] ERDAL Selcen, age., s.128.

    [12] BALCI Mustafa, Savaş Hukuku ve Savaş Suçları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Isparta 1999, s.5.

    [13] GÜLLER Nimet, ZAFER Hamide, Uluslararası Ceza Mahkemesi El Kitabı, İstanbul 2006, s.2.

    [14] TÖNGÖR, age., s.4.

    [15] GÜLLER/ZAFER, age., s.2.

    [16] ALİBABA Arzu, “Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kuruluşu”, A.Ü.H.F.D., C.48, s.184.

    [17] TEZCAN/ERDEM/ÖNOK,age., s.326.

    [18] ALİBABA, a.g.m., s.184-185.

    [19] ÇINAR M. Fatih, Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Gelişimi Işığında Uluslararası Ceza Divanı, Çanakkale 2004, s.13.

    [20] TÖNGÖR, age., s.7.

    [21] GÜLLER/ZAFER, age., s.5.

    [22] Uluslararası Nürnberg Askeri Mahkeme Statüsü, md.18,19,24.

    [23] GÜLLER/ZAFER, age., s.5.

    [24] GÜLLER/ZAFER, age., s.7.

    [25] BAŞAK Cengiz, Uluslararası Ceza Mahkemeleri ve Uluslararası Suçlar, Ankara 2003, s.32.

    [26] BAŞAK, age., s.32.

    [27] BAŞAK, age., s.33.

    [28] BAŞAK, age., s.34.

    [29] GÜLLER/ZAFER, age., s.7.

    [30] ALİBABA, a.g.m., s.188.

    [31] TÖNGÜR, age., s.9.

    [32] ALİBABA, a.g.m., s.189.

    [33] TÖNGÜR, age., s.10.

    [34] GÜLLER/ZAFER, age., s.10.

    [35] GÜLLER/ZAFER, age., s.11.

    [36] Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü md.8.

    [37] ÇINAR, age.,s.22.

    [38] ÇINAR, age.,s.23.

    [39] ŞEN, age., s.27.

    [40] ŞEN, age., s.27.

    [41] TÖNGÜR, age., s.12.

    [42] ŞEN, age., s.29.

    [43] ŞEN, age., s.29.

    [44] ÖNOK R.Murat, age., s. 109.

    [45] Konsensüs, uluslararası konferanslarda uygulanan karar alma yöntemlerinden biridir. Burada karar, oylama yapılmadan, görüşmeler sonucu oluşan metne hiç bir tarafın itiraz etmemesi sonucu metnin kabul edilmesiyle alınmış sayılır.

    [46] ÖNOK R.Murat, age., s. 111.

    [47] ÖNOK R.Murat, age., s. 112.

    [48] ÖNOK R.Murat, age., s. 112.

    [49] Roma Statüsü md. 1.

    [50] Roma Statüsü md. 4/2.

    [51] Roma Statüsü md. 4/1.

    [52] ÖNOK R. Murat, Tarihi Perspektifiyle Uluslararası Ceza Divanı, Ankara 2003, s.112.

    [53] Roma Statüsü md. 3.

    [54] Roma Statüsü md. 2.

    [55] Roma Statüsü md. 5.

    [56] Roma Statüsü md. 50/1

    [57] Roma Statüsü md. 34.

    [58] ÖNOK, age., s.113.

    [59] ÖNOK, age., s.114.

    [60] Roma Statüsü, Md. 35-38.

    [61] Roma Statüsü, Md. 38/1.

    [62] Roma Statüsü, Md. 38/2.

    [63] Roma Statüsü, Md. 39/1.

    [64] Roma Statüsü, Md. 39/1.

    [65] Roma Statüsü, Md. 39/2-a.

    [66] Roma Statüsü, Md. 39/2.

    [67] Roma Statüsü, Md. 42.

    [68] Roma Statüsü, Md. 43/2.

    [69] Roma Statüsü, Md. 43/3.

    [70] Roma Statüsü, Md. 43/4.

    [71] Roma Statüsü, Md. 43/5.

    [72] Roma Statüsü, Md. 43/6.

    [73] Roma Statüsü, Md. 44/3

    [74] Roma Statüsü, Md. 36.

    [75] Roma Statüsü, Md. 36/8.

    [76] ÖNOK, age., s.125.

    [77] Roma Statüsü md.122.

    [78] Roma Statüsü md.112.

    Yazı kaynağı : uzunhukukburosu.com

    Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında

    Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.

    Yazının devamını okumak istermisiniz?
    Yorum yap