Bu sitede bulunan yazılar memnuniyetsizliğiniz halınde olursa bizimle iletişime geçiniz ve o yazıyı biz siliriz. saygılarımızla

    türk hukuk devrimi kapsamında kabul edilen yenilikler

    1 ziyaretçi

    türk hukuk devrimi kapsamında kabul edilen yenilikler bilgi90'dan bulabilirsiniz

    Atatürk ve Hukuk Devrimi - Atatürk Ansiklopedisi

    Hukuk sistemi, bir devletin işleyiş ve düzenine getirdiği uygulamalarla toplumsal yaşamın düzenini ve bu yaşam düzenini belirleyen niteliklerin temel kurucu öğesidir. Hukuk sisteminin bütün alanlar üzerindeki (ekonomik, siyasal, kültürel, sosyal, özel alan) kuşatıcı ve kurucu özelliği, onu çok daha önemli ve öncelikli kılmaktadır.

    Atatürk devrimlerinin önemli ve kurucu bölümünü Türk Hukuk devrimi oluşturmaktadır. Türk Hukuk Devrimi, niteliği gereği, diğer devrimlerin yapılabilmesi ve yapılan devrimlerin korunmasını sağlaması açısından gerçekleştirilen devrimler arasında farklı bir yere sahiptir.  Atatürk’ün gerçekleştirdiği hukuk devriminde, hukuk, bütün sosyal değişme hareketlerinin güvencesi, teminatı olarak kullanılmıştır.

    Atatürk, Türkiye Cumhuriyetini kurmadan önce de yaptığı tüm faaliyetlerini, ulusun vicdanına ve isteklerine uygun olarak yapmayı ve ulusal iradeye dayanan bir hukuk düzenine dayandırmayı başarmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hukuk düzeni, Kurtuluş Savaşı yılları içinde biçimlenmiş; Türk halkı, kan ve ateş içinde temellerini attığı hukukunu, Hukuk Devrimi hareketiyle; Atatürk’ün önderliğinde tamamlamıştır.

    Atatürk’ün, Türk toplumunun çağdaş uygarlık seviyesine ulaşabilmesi için yaptığı bütün devrimleri gerçekleştirebilmek için izlediği yöntem hukuki yöntemler olmuştur. Hukuku bir sosyal mühendislik aracı olarak kullanmıştır. Atatürk çağdaşlığı bir bütün olarak düşünmüş, sosyal hayatın her alanında, milletin her kesiminin Batı medeniyeti seviyesine ulaşması gerektiğine inanmış ve bunun hayata geçebilmesi için hukuk kuralları çerçevesinde köklü yasal düzenlemeler yapılmasını hedeflemiştir.

    Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı Devleti’nden devraldığı hukuk sisteminde hukuk birliğinden ve yeni devletin ihtiyaçlarını karşılayabilecek kanunların varlığından söz etmek mümkün değildir. Yeni Türk Devleti, monarşiden Cumhuriyet yönetimine, teokrasiden laikliğe geçiş yapmış, ulusal ve üniter bir devlet ve toplum yapısına kavuşmuştur. Atatürk’ün gerçekleştirdiği diğer devrimlerde olduğu gibi, Hukuk Devrimi de Türk milletine layık olduğu bağımsız, çağdaş, demokratik ve onurlu bir yaşam sağlama amacına yöneliktir.

    Osmanlı İmparatorluğunda özel hukuk alanında dinî esaslara dayanan hukuk düzeni uygulanmaktaydı. Müslüman unsurlar İslam Hukuku, gayrimüslimler kendi din kuralları çerçevesinde değerlendirildiği için İmparatorluk sınırları içerisinde ortak ve tek bir hukuk düzeni bulunmamaktaydı. Çağdaş bir devlet ve millet yaratılmasının hedeflendiği Türkiye Cumhuriyetinde vatandaşların birbirinden farklı hukuk sistemlerine tabi olması, onlara farklı farklı yasa ve kuralların uygulanmasını kabul etmek mümkün değildi. Yeni Türk Devleti ulusal egemenlik ve tam bağımsızlık ilkelerine dayanıyordu. Devlet iktidarının kullanımında herkes dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kanun önünde eşitlik her şeyden önce din ve vicdan hürriyetini zorunlu kılmaktadır. Bu demektir ki, Türk hukuk düzeninde din hukukun kaynağı olamaz. Tam bağımsızlık ise, ülkede yaşayan herkesin kanun önünde eşitliğini sağlayabilecek, tek, güçlü bir hukuk sisteminin kurulmasını gerektiriyordu.

    Eski, günün koşullarına uymayan, ihtiyaçları kısmen veya tamamen karşılayamaz hâle gelen, o toplumu uluslararası ilişkilerden soyutlayan mevcut hukuk kurallarının; toplumsal ilişkileri, toplumun yaşam biçimini ve o devletin devletler arası ilişkilerini yenilemek, çağa uydurmak amacıyla değiştirilmesi kaçınılmazdı. Mevcut yasaların yeni Türk Devleti’nin hukuk anlayışını yansıtmaması, kadın-erkek eşitliğini göz ardı etmesi, ticaret ve ceza hukuklarında ve yargılama usullerinde hayati önem taşıyan kurum ve kuralların yer almaması hukuk açısından son derece sakıncalı bir durum oluşturmaktaydı.

    Bundan sonra yeni yasalar çıkarılacak, artık çağın dışında kalan, toplum ihtiyaçlarını çoktan beri karşılayamayan eski hukuk kaldırılacaktı. Bu eski hukukun yerine konulacak modern hukuk kurumları Türk toplumunun ilerlemesi, başka bir deyişle, diğer gerekli kültür ögelerinin yenilenmesi, çağdaşlaşması için en önemli temeli oluşturacaktı.

    Yürürlükte bulunan kanunların yetersizliği, güçsüz düşmüş Osmanlı İmparatorluğu’nun daha da zayıflamasına sebep olan adli kapitülasyonlar ve Batılı devletlerin Osmanlı İmparatorluğu’nun hukuk sistemine olan güvensizlikleri, Osmanlı İmparatorluğu’nu zor durumlara düşürmüş; çeşitli barış anlaşmaları ve kapitülasyonlarla büyük devletlere karşı siyasal ve ekonomik açıdan olduğu gibi, yargısal açıdan da yarı bağımlı bir hâle getirmişti. Dış baskılardan kurtulabilmek amacıyla, Tanzimat’la birlikte İmparatorluk topraklarında yaşayan herkese eşitlik sağlayacak kanunlaştırma hareketlerine girişilmiş; ancak bu girişimlerde başarı sağlanamamıştı. Anılan dönemleri bizzat yaşayan ve sakıncalarının bilincinde olan yeni Türk Devletinin kurucuları Lozan Görüşmeleri esnasında adlî kapitülasyonların kabul edilemeyeceğini belirtmişlerdi. Lozan barış görüşmelerinde Avrupa devletleri temsilcilerinin imparatorluk döneminde elde etmiş oldukları ayrıcalıkları Türkiye Cumhuriyeti’ne de kabul ettirme yönündeki talepleri üzerine, Türk delegeleri adalet sisteminde gerekli düzenlemelerin yapılacağı yönünde bir beyanda bulunmuşlardır.

    Cumhuriyet Dönemi’nde çağdaşlaşma, kalkınma, bağımsızlığı koruma ve Batı kalıpları içinde, ama ulusal bir hukuk sistemi oluşturma isteği hâkimdir. Yeni hukuk sisteminin kurulmasıyla ilgili ilk ciddi adım 1925 yılında, Ankara’da Hukuk Mektebinin açılmasıdır. Atatürk’ün 5 Kasım 1925 tarihinde Ankara Hukuk Fakültesini açarken yapmış olduğu konuşma günümüz Türkçesine uyarlanmış hâliyle şöyledir: “ […] Bugünkü hukuk çalışmalarımızın gerekçelerini böylece açıklamış olduğumu umuyorum. Büsbütün yeni yasalar düzenleyerek eski hukuk ilkelerini temelinden kazımaya girişiyoruz. Yeni hukuk ilkeleriyle, alfabesinden okumaya başlayarak bir yeni hukuk kuşağı yetiştirmek için okulu açıyoruz. Bütün bu işlerde dayandığımız, ulusumuzun üstün yeteneği ve kesin isteğidir. Bu girişimlerde arkadaşlarımız, yeni hukuku bizimle birlikte anladığım nitelikte anlamış olan seçkin hukuk bilginlerimizdir. Yeni hukuk ilkeleri genel yaşayışımızda başarılı uygulamalarla etkisini gösterene kadar geçecek zamanı, devrimin yorulmaz ve yıpranmaz gücü kısaltacak ve zararsız kılacaktır […]”  Bu ifadelerden de anlaşılmaktadır ki, Atatürk hukukta gerçekten bir devrim istemekte eski hukukun dayanakları ve ilkeleri itibariyle bir kenara bırakılmasını ve yepyeni esaslara dayalı yeni bir hukuk sistemine geçilmesini amaçlamaktadır. Çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmayı amaç edinen Türk milletinin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak hukuk kurallarıyla sosyal ve ekonomik hayatın düzenlenmesinin kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi, bu hukukun uygulayıcıları olan hukukçuların da sahip oldukları zihniyet itibariyle Türk milletine öncü olmaları mümkün değildi. Bu nedenledir ki, özel ve kamu hukuku alanında titiz araştırmalar neticesinde, o günün en iyi kanunları tercüme edilerek hukukumuzdaki yerlerini almaları benimsenmiştir.

    Türkiye Cumhuriyetinde hukuk devrimi olarak nitelenebilecek kanunlaştırma hareketi, ağırlıklı olarak 1926 yılından başlayarak 1930 yılına kadar süren zaman dilimi içerisinde gerçekleştirilmiştir. Son yıllarda yapılan ve yapılmaya devam eden kanun değişiklilerinde 1926–1930 yıllarında yapılan kanunlar yürürlükte kalmıştır; bu kanunlar şöyledir:

    1) Türk Medeni Kanunu: 17 Şubat 1926’da kabul edilen bu Kanun, İsviçre Medeni Kanunu’ndan alınmış ve 22 Nisan 1926’da Medeni Kanunun devamı niteliğindeki Borçlar Kanunu çıkarılmıştır. Medeni hukuk bir ülkenin yurttaşlarının birbirleriyle ve belirli ölçüde yurttaşların devletle, doğrudan doğruya veya dolaylı ilişkilerini düzenleyen kurallardan oluşmaktadır. Evlenme, boşanma, miras, fiil ve hak ehliyeti, velayet gibi konularda kadın erkek eşitliği, medeni nikâh usulüyle kurulan modern ve hayatın icaplarına uygun bir aile tipi, yeni bir gayrimenkul anlayışı, mülkiyet hakkının tanzimi, tüzel kişiler, haksız fiilde kusur ve illiyet prensipleri Medeni Kanun’un getirdiği yeni ve çok önemli düzenlemelerdir. Böylece, kadın erkek tüm Türk vatandaşları, en ileri ve uygar ülke vatandaşları ile aynı haklara kavuşmuşlardır.

    Yeni Türk Medeni Kanunu, hukukun genellik-eşitlik ilkesinin benimsemiş olmasının bir sonucudur. Belli bir zümreye değil, herkese uygulanması ve hak ehliyetinin kullanılmasında bireylere tanımış olduğu eşitlik Medeni Kanunun demokratik özelliğinin bir göstergesidir. Medeni Hukuk belirli bir zümrenin, belirli bir meslek grubunun veya belirli bir yaştaki, olgunluktaki kişilerin ilişkilerini düzenleyen hukuk dalı olmayıp tam tersine cins, yaş veya insanlar arasındaki farklılıkları gözetmeyen bir hukuktur. Ayrıca, Türk Medeni Kanunu örf ve âdete atıf yaptığı durumlarda, Türk örf ve âdeti uygulandığından Türk Medeni Hukuku millî niteliğe sahiptir. Eski hukukun tamamen tasfiyesine sağlayan Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesi, yeni hukuk kurallarıyla yeni bir toplum oluşturmada çok köklü bir düzenleme içermesi bakımından Türk Medeni Kanunu’na devrimci bir nitelik kazandırmıştır.

    Yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu ile kadın-erkek eşitliği kabul edilmiş; medeni haklardan yararlanma, evlenme, boşanma, mirasçılık, vesayet gibi kurumlarda eşitlik ilkesi benimsenmiş; yeni ve devrim gereklerine uygun aile tipi, evlenmenin şekil ve şartları, evlilik birliğinin genel şartları, velayet müessesesi, ferdi mülkiyete imkân tanıyan düzenlemeler yaratılmak istenen yeni topluma göre oluşturulmuştur. Türk Medeni Kanunu hem birey çıkarları hem de birey çıkarları ile toplum çıkarları arsındaki çatışmalarda dengeyi çok iyi kurmuş, bunlardan birini diğerine üstün tutmamıştır. Temelde bireylere mülkiyet hakkını ve bu hakkı kullanma özgürlüğünü tanımış, ancak kişilerin bu özgürlüğü sınırsız bir şekilde diğer kişiler ve toplum zararına olacak keyfilikle kullanmasını önleyecek düzenlemeler getirmiştir. Ayrıca zayıf durumda olanlar için de gerekli ilkeleri (hakkaniyet ilkesi gibi) benimsemiştir.

    Atatürk Devrimleri arasında büyük yer taşıyan Hukuk Devriminin çok önemli bir bölümünü oluşturan Medeni Kanun, özel hukuk alanında gerçekleştirilmiştir. Medeni Kanun’un kabulü ile özel hukuk laikleşmiş, özel hukukun laikleşmesiyle medeni hukuk alanındaki kurum ve kuralların dinsel temellere dayanması ve kişiler arası ilişkilerin dinî kurallara göre düzenlenmesi önlenmiştir.

    Türk Medeni Kanunu ile kadınlar bazı önemli haklara kavuşmuştur. Bunları şöyle sıralamak mümkündür: Tek eşlilik ilkesinin benimsenmesiyle beraber kadına aile içindeki kişiliğine saygı ve hak ettiği önem verilmiş, boşanma hakkını sadece erkeğe tanıyan eski hukuka karşı yeni hukukta taraflara eşitlik sağlanmış, çocukların velayetini anne ve babanın birlikte kullanması kabul edilmiş, miras paylaşımında kadın ile erkek arasında eşitlik ilkesi benimsenmiş, kadın ve erkeğe evlenebilmeleri için yaş sınırlaması konulmuş, evlenme akdinin (nikâhın) tarafların irade beyanlarını karşılıklı ve evlendirme memuru önünde yapılması esası getirilmiş, mahkemede kadın ve erkeğin şahitliği meselesinde  cinsler arasında söz konusu farklılık da ortadan  kaldırılmıştır.

    Aile ve toplumsal yaşamda kadına kişisel saygınlığını kazandıran bu kanunları, kadınların kamusal alanda da kazandığı kimi diğer önemli haklar izlemiştir. 1930 yılında kadınlara belediye seçimlerine katılma hakkı, 1933 yılına gelindiğinde de kadınlara muhtar olma hakkı verilmiş ve nihayet 1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bunun üzerine kadınlar milletvekili seçimlerine katılabilmek için başvuruda bulunmaya başlamışlar, tanınan bu hakkı Ankara ve İstanbul’da sevinç gösterileriyle kutlamışlardır. Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını aldığı sırada ABD, Avustralya, Yeni Zelanda, İngiltere, İsveç, Norveç, Finlandiya, İrlanda, Polonya, Çekoslovakya gibi ülkelerde kadınlar bu haklara ulaşmışken Fransa, İsviçre,  Yugoslavya ve Bulgaristan’da henüz bu haklardan söz edilmemektedir. 1935 yılında yapılan seçimlerle Meclis’e 18 kadın milletvekili girmiştir. O tarihten 18 yıl önce seçme ve seçilme hakkını kazanan İngiliz kadınlarından ilk seçimlerde yalnız 1 kadının meclise girdiği düşünüldüğünde, bu sayı daha anlamlı hâle gelmektedir.

    2) Türk Ceza Kanunu: 1 Mart 1926’da TBMM’de kabul edilen ve 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu,  İtalyan Ceza Kanunu temel alınarak hazırlanmıştır. Bu kanunla kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi tam anlamıyla ceza hukukundaki yerini alırken eski sistemde mevcut olan ve modern hukuk anlayışıyla bağdaşmayan bazı cezalar da kaldırılmıştır.

    3) 4 Ekim 1926’da kabul edilen kanun Alman Ticaret Kanunundan etkilenerek hazırlanmıştır. Bu kanunla Ticaret Hukuku alanında sigorta, faiz, ipotek gibi çok önemli kurumlar da Türk Hukukuna girmiştir. Deniz Ticaret Kanunu ise, yine Alman Hukukundan etkilenerek hazırlanmış ve 13 Mayıs 1929’da kabul edilmiştir. 19 Nisan 1926 tarihinde kabul edilen ve 1 Temmuz 1926 tarihinde yürürlüğe konan Kabotaj Kanunu ile de Türk limanları arasında yük ve yolcu taşıma yetki ve tekeli Türk bayrağı taşıyan gemilere verilmiştir.

    4) Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu: Bu kanun, İsviçre’nin Neuchatel Kantonundan alınmış ve 18 Haziran 1926’da TBMM’de kabul edilmiştir.

    5) Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu: 20Ağustos 1929’da yürürlüğe giren bu kanun  Alman Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu örnek alınarak hazırlanmıştır.

    6) İcra ve İflas Kanunu: Bu kanun, İsviçre Federal İcra ve İflas Kanunu’ndan esinlenerek hazırlanış ve 4 Eylül 1929’da yürürlüğe girmiştir.

    Atatürk’ün Hukuk Devriminin Getirdikleri

    Atatürk’ün hukuk devriminin kuşkusuz en önemli yanı laik hukuk kurallarının kabul edilmiş olmasıdır. Modern, çağdaş dünyanın ihtiyaç ve koşullarıyla dinamik bir ivme kazanan Türk Hukuku artık dinsel niteliğinden sıyrılmıştır. Türk toplumu, hukuk tarihinde, bunu tüm olarak gerçekleştirebilen tek Müslüman toplumdur ve bunu Atatürk’e borçludur. Osmanlı Devleti’nde de kısmen Batı hukukundan yararlanılmışsa da laiklik prensibinin yokluğu hukuk çokluğuna düşülmesine neden olmuş; Türkiye Cumhuriyeti ancak laiklik ilkesini benimseyerek bu alandaki çelişki sıyrılabilmiştir.

    Cumhuriyetin en belirgin özelliği, tüm vatandaşların ortak iradeleriyle devlet yöneticilerini belirleyebilmeleri ve eşit olmalarıdır. Yeni hukuk sistemiyle, Türk vatandaşları siyasal haklarına kavuşabilmiş, demokratik katılım gerçekleşebilmiştir. Türk hukuk düzeninde, egemenliğin yegâne kaynağı ulusal iradedir. Egemenliğin kaynağının ulusal irade olmasının zorunlu bir sonucu, kanun önünde eşitliktir. O halde devlet iktidarının kullanımında herkes dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

    Özellikle kadın erkek eşitliği hukuk devrimimizin en önemli sonuçlarındandır. Nüfus sayımlarında insan ve vatandaş olarak bile sayılmayan Türk kadını, Atatürk’ün hukuk devrimiyle ekonomik özgürlüğüne, hukuki ve siyasal haklarına Avrupa ülkesindeki pek çok kadından önce sahip olmuştur. Eğitim, kültür seviyesinin yükselmesi ve sanayileşmeyle Türk kadını kuşkusuz bu haklarını daha bilinçli bir şekilde değerlendirecek, kullanacaktır.

    Kapitülasyonları kaldıran Lozan Barış Anlaşması’yla Türkiye Cumhuriyeti siyasal, ekonomik bağımsızlığının yanı sıra yargısal bağımsızlığa da kavuşmuş ve egemen bir devletin en doğal hakkı olan yargı gücü de hukuk devrimi ile teminat altına alınmıştır. Atatürk “milletlerin yargı hakkı bağımsızlıklarının birinci şartıdır. Adalet kuvveti bağımsız olmayan bir milletin devlet olarak varlığı kabul olunamaz” demiştir. Yargı hakkı bağımsız mahkemelerce millet adına, kanunlara uygun olarak kullanılmaktadır.

    Hukuk devriminin bir başka yönü de Hukuk Devletine geçiştir. Teokratik devletten farklı olarak hukuk devletinde, devlet de vatandaş kadar hukuka saygılı ve hukukla bağlıdır. Devlet yönetiminde keyfilik değil, hukuka uygunluk vardır. İdarenin faaliyetlerinin kanuna uygunluğu denetlenir ve vatandaşların idare karşısındaki hakları korunur. Vatandaşın bu konudaki güvencesi de yeni hukuk düzenimizdir.

    Türk Hukuk Devrimi, evrensel devrimlerin oluşmasına büyük katkıda bulunan Batı kültürüyle uyum sağlamayı amaçlamışsa da bunu; dil, tarih, din, sanat, örf-âdet gibi kültürel unsurlarındaki bilgi ve deneyim birikimini koruyarak Batı kültürüne karşı üstünlüklerini gözeterek gerçekleştirmiştir. Atatürk’ün hukuk devrimi sadece içerik açısından değil, kanunların benimsenme şekli bakımından da çok önemlidir. Bu, gözü kapalı bir Batı hayranlığı nedeniyle değil, kadınıyla, erkeğiyle Türk milletinin çağdaş uygarlık seviyesinde yaşayabilmesini sağlamak için tarihte benzeri pek az görülmüş bir cesaret ve kararlılıkla yapılmıştır.

    Atatürk, koyduğu akılcı ilkeler ve yaptığı diğer devrimlerle yüzyıllarca her alanda kendi kaderine terk edilmiş, âdeta kendi vatanında ikinci plana itilmiş, devletin yapısı gereği ulusal bilincini kazanması mümkün olmamış Türk halkını layık olduğu toplumsal, ekonomik ve kültürel seviyeye çıkartabilmek için tüm engelleri yıkmıştır. Buradaki araç ise, hukuk devrimi olmuş; diğer devrimlerle hukuk devrimi tamamlanarak Türk toplumu çok uzun bir süre sosyal hayatını düzenleyen hukuk düzeninden tamamen farklı bir hukuk düzenine ayak uydurabilecek sosyal ve kültürel düzeye çıkartılmıştır. Hukuk devrimi, insanın insanca yaşayabilmesi ve bilim için gerekli özgür düşüncenin, eşitliğin, hukuk devletinin teminatıdır.

    Nevin YAZICI-Nermin YAZICI

    KAYNAKÇA

    Atatürk ve Hukuk, Anayasa Mahkemesi Yayınları, No:3, Ankara 1982.

    BOZKURT, Gülnihal, Atatürk’ün Hukuk Alanında Getirdikleri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 1992.

    BOZKURT, Gülnihal, Batı Hukukunun Türkiye’de Benimsenmesi, Ankara 1996.

    CANSEL, Erol, “Medeni Kanun’da Kadın Erkek Eşitliğinin Değerlendirilmesi”, Medeni Kanun’un 50. Yılı, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara 1977.

    CİHAN, Erol, “Atatürk ve Hukuk Devleti Kavramı”, I. Uluslararası Atatürk Sempozyumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 1994.

    ERZURUMOĞLU, Erzan, “Atatürk’ü Hukuk Devrimine Götüren Nedenler”, III. Hukuk Kurultayı Türk Hukuk Devrimi Bildiriler, Adalet Bakanlığı Yayınları, Ankara 1981.

    İNAN, Afet, Atatürk ve Türk Kadın Haklarının Kazanılması, İstanbul 1982.

    İNAN, Afet, Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1998.

    MUMCU, Ahmet, “Atatürk’ün Kültür Anlayışında Hukukun Yeri”, Atatürkçü Düşünce, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 1992.

    MUMCU, Ahmet, Türk Devriminin Temelleri ve Gelişimi, İnkılap Yayınları, İstanbul 1996.

    SOYASLAN, Doğan, “Türk Hukuk Devrimi”, III. Hukuk Kurultayı Türk Hukuk Devrimi Bildiriler, Adalet Bakanlığı Yayınları, Ankara 1981.

    TİFTİKÇİ, Ender, TİFTİKÇİ, Mehmet, Atatürk ve Hukuk, Yargıtay Yayınları, Anakara 1999.

    ÜÇOK, Coşkun, Türk Hukuk Tarihi,  Savaş Yayınları, Ankara 1991.


    Yazı kaynağı : ataturkansiklopedisi.gov.tr

    T�RK AYDINLANMA HAREKET�NDE HUKUK ANLAYI�I T�RK�YE'DE HUKUKUN LA�KLE�MES�

                "Hukukta idare-i maslahat ve hurafelere dayanmak milletleri uyand�rmaktan meneden en a��r bir kabustur. T�rk milleti �zerinde kabus bulundurmaz."

                Atat�rk bu s�zleriyle sadece Osmanl� Hukuk Sistemi'ne olan inan�s�zl���n� ifade etmekle kalmam��, ayn� zamanda modern T�rk hukukunun temel ��esinin ne olmas� gerekti�ini de belirtmi�tir.��te bu temel ��e dogmac�l���n etkisiz k�l�nmas� ile birlikte modern Bat� Hukuk Sistemi'nin benimsenmesidir.

                Bu incelemede, Atat�rk hukuk devriminin T�rk ayd�nlanma devrimi i�indeki yerini saptamaya, hukuk devrimi �ncesi ve sonras� hukuk sistemlerimiz aras�ndaki farkl�la�may� ortaya koyarak, devrimin olu�um s�recini ve temel ��elerini a��klamaya, d�nya tarihindeki di�er �nemli hukuk devrimleriyle T�rk hukuk devrimini kar��la�t�rmaya ve sonu�ta Atat�rk'�n hukuk devrimi ile �lkesine neler kazand�rm�� oldu�unu ara�t�rmaya ve a��klamaya �al��aca��m.

                Atat�rk eski hukuk sisteminin Osmanl� Devleti'ni gerileten en �nemli ��e oldu�unu d���n�yor ve toplumdaki genel anlay���n yeniden bi�imlenerek h�zl� bir geli�meye yol a�abilmesi i�in hukuk alan�nda mutlak bir de�i�ikli�i gerekli g�r�yordu. �stelik bu de�i�iklik �yle b�y�k �apta olmal�yd� ki b�y�k �l��de sonu�suz kalan G�lhane Hatt-� H�may�nu'ndan itibaren hukuk alan�nda s�regelen, bat� modeline uygun, sonu�suz ve etkisiz giri�imlerden ayr�labilmeliydi. Ger�ekten de toplumun yeni bir d�zene kavu�abilmesi i�in, tebas�na �mmet de�il yurtta� g�z�yle bakan, milliyet�ilik esas�na dayal� yeni bir devletin kurulmas� ve devlet y�netimine laiklik ilkesinin yerle�tirilmesi bu de�i�iklikleri devrim olarak nitelendirebilmemizi sa�lamaktad�r.

                Kurulu d�zeni hemen hemen tamamiyle de�i�mez bir b�t�n olarak g�ren ve ona kar�� gelmeyi hi�bir zaman d���nmeyen bir toplumsal yap� i�inde, Atat�rk'�n �ng�rd��� yap�lanma ve uygarl�k hedefine ilerleyen at�l�mlar, tarihte e�ine az rastlan�r derecede cesur devrimlerdir. Bu hareketler i�inde hukuk devrimi �zel bir �nem ta��r. T�m Atat�rk devrimlerinin itici g�c�n� hukuk devrimi olu�turur. Bu hareket neticesinde T�rk hukuku �teden beri ait oldu�u dinsel hukuk �evresinden, Cumhuriyet ve ayd�nlanma prensibine uygun "Kara Avrupas� Hukuk Sistemine" ge�mi�tir.

                T�rk hukuk devrimi y�zy�l�m�zda benzeri bulunmayan �ok �nemli bir uygulamad�r. �nl� tarih�i Toynbee1, T�rk hukuk devrimini bat� d�nyas�ndaki R�nesans, Reform, Frans�z Devrimi ve End�stri Devrimi �ap�nda �nemli bir hareket olarak g�rmekte; ancak bir fark� �nemle vurgulamaktad�r:

                "Bu devrim, bir insan�n ya�am� s�resinde ger�ekle�tirilmi�tir."

                Bat� Avrupal� hukuk�ular, T�rkiye'deki toptan benimseme olay�n�, hukuk tarihinin en �nemli olaylar�ndan biri olarak nitelemi�lerdir. Kont-Cstrorog'a2 g�re:

                "T�rkiye Cumhuriyeti taraf�ndan Avrupa hukukunun kab�l�, Orta Do�u tarihinde 14 y�zy�ldan, yani �slam dininin kab�l�nden bu yana g�r�len en �nemli olaylardan biridir".

                �svi�reli hukuk�u Sauser-Hall 3, "T�rkiye'de Avrupa Hukuklar�n�n Benimsenmesi" adl� eserinde �u sat�rlar� yazm��t�r:

                "T�rkiye'de yap�lm�� olan reformlar b�t�n olarak ele al�nd�klar�nda �a��rmamak olanaks�zd�r. �slam devletlerinin en g��l�s�, bin y�l ge�mi�e varan t�releri, alt� ayl�k bir s�rede y�r�rl�kten kald�r�yor. Tarih hi�bir �lkede bu kadar k�kl� ve ani bir de�i�ikli�i �rnek g�steremez. Bir �lkede ve bir toplum �zerinde yap�lm�� bundan daha cesur bir deneyim yoktur."

                Bilindi�i gibi Osmanl� hukuk sisteminin dayand��� �slam Hukuku, temelini Kuran'da, Hadislerde, �cma-� �mmet ve K�yas� Fukuha'da bulmaktad�r.Bu sebeple �slam hukuk sistemlerinde devletin tan�y�p kab�l edece�i kurallar hi�bir surette yukar�da sayd���m�z hukuk kaynaklar�n�n h�k�mlerine ayk�r� olamaz. �te yandan laik ve demokratik bat� hukukunda hukukun temel kayna�� milli iradedir ve bu irade millet�e olu�turulmu�, anayasal kurallar �er�evesinde ge�ici s�relerle se�ilmi� parlemantolar taraf�ndan temsil olunur. �a�da� hukuk zihniyeti, hukuk kurallar� olu�turulurken �st�n insan� ve hukuk� de�erler ile toplumun o g�nk� ve gelecekteki ihtiya�lar�n�n g�z�n�nde bulundurulmas�n� gerektirir. Oysa dini hukuk sistemlerinde kanunlar�n haz�rlan���nda bu de�erlere bak�lmaz, zira egemenli�in sahibi olan Allah ayn� zamanda en b�y�k kanun koyucudur.

                Dini de�er yarg�lar�, toplumun bilincinde ve g�ndelik ya�ant�s�nda �nemli bir etkendir. Bu somut ger�e�in yan�nda, dini temele dayal� hukuk sistemlerinin tamam�n�n yine �l�ml� insanlar eliyle haz�rland��� da ayr� bir ger�ektir. Pratikte insan o�lunun eseri olan t�m dini hukuk sistemleri "ilahiyat" aldatmacas� arkas�na s���narak kendilerine devaml�l�k ve tart���lmazl�k sa�larlar. Burada anlatmak istedi�im, sosyal ya�am� d�zenlemekle yetinen Kuran'�n d���nda somut ve tart��mas�z hi�bir kayna�� olmayan �slam hukuk sisteminin, deniz ticareti ya da �rne�in trafik d�zenlemeleri alan�nda i�erece�i hukuk kurallar�n�n ilahi olamayaca��d�r.

                Bu tesbitin 20. Y�zy�l�n ba�lar�nda Atat�rk taraf�ndan yap�lmas� takdir edilebilirse de, Atat�rk'� �l�ms�z k�lan, tesbitin gere�ini yerine getirebilmi�, cehalet ve hileyle olan sava�� kazanm�� olmas�d�r. Bu y�zdendir ki, T�rk hukuk devriminin di�er bir ad� Atat�rk hukuk devrimidir ve yine bu y�zden T�rk hukuk devrimi, T�rk ayd�nlanmas�n�n lokomotifidir.

                KISIM I:T�RK HUKUK DEVR�M�N�N NEDENLER� VE OLU�UM S�REC�

                I.A- HUKUK DEVR�M�NE OLAN GEREKS�N�M

                B�t�n devrimlerde de�i�tirilmesi gereken ilk ��e hukuk sistemidir. Hukuk de�i�ikli�iyle ba�layan devrim, kapsaml� bir k�lt�r de�i�ikli�ine yol a�arsa ba�ar� kazanm�� say�l�r. E�er k�lt�r de�i�ikli�i isteniyorsa, hukuk ��esi hi�bir zaman oldu�u gibi kalamaz.

                T�rk hukuk devriminde de itici g�c� hukuk devrimi olu�turmaktad�r. T�rk hukuk devrimi olmaks�z�n bir T�rk ayd�nlanma devriminden s�z edilemez, ��nk� o T�rkiye'de �a�da�la�ma kavram�na dayanak getirmektedir.

                O halde, hukuk devrimi hangi somut ama�larla bu �a�da�la�man�n, yani T�rk ayd�nlanmas�n�n temelini olu�turmu�tur ?

                Laikle�mek; Atat�rk, be�eri ve d�nyev� egemenli�in, idare edende veya metafizik g��lerde de�il, idare edilende olmas� gerekti�ini biliyordu. Bunu sa�layabilmenin yolu da kayna��n� ak�l ve toplumun ihtiya�lar�n�n olu�turdu�u laik hukuk sistemini kabul etmekten ge�iyordu. Dolay�s�yla, laik hukuk sistemine ge�ebilmek i�in, ak�lc� ve ger�ek�i bat� hukuk sisteminin benimsenmesi ka��n�lmazd�.

                Eski hukukun gereksinimlere cevap verememesi; Tanzimat'tan beri �slam Hukuku'yla Bat� Hukuku'nun birlikte y�r�t�lmeye �al���lmas�, uygulamada, vatanda�lar aras� e�itli�in bozulmas�na, ayr�cal�kl� z�mre ve s�n�flar�n olu�mas�na ve dolay�s�yla adalete olan inanc�n sars�lmas�na yol a�m��t�r. Birinci D�nya Sava�� s�ras�nda, yeni bir hukuk d�zeni kurmak i�in �hzar-i Kavanin komisyonlar� kurulmu�, ancak 1926 y�l�na kadar �al��an bu komisyonlardan olumlu bir sonu� al�namam��t�r. Bu y�zden Atat�rk, eskisinden tamamiyle farkl� yeni bir hukuk d�zenini benimseme yoluna gitmi�tir.

                Hukuk birli�inin sa�lanmas�; T�rkiye'deki gayr�m�slimler, Fatih Sultan Mehmet'ten beri cemaat hukuklar�na t�biydiler. 1926 y�l�nda bat� kaynakl� Ceza ve Medeni Kanunlar�'n�n benimsenmesiyle birlikte, T�rkiye'de ya�ayan gayr� m�slimler de ayn� hukuka tabi olmu�lar ve b�ylece hukuk birli�i sa�lanm��t�r. Esasen, vatanda�lar aras�nda dinsel bir ay�r�m g�zetmeyen laik Cumhuriyet'in aksi bir uygulamay� s�rd�rmesi tutars�zl�k olurdu.

                Siyasi nedenler; yeni T�rkiye Cumhuriyeti'nin bat�yla b�t�nle�me amac�, bat� hukukunu benimsememizdeki �nemli etkenlerden biridir. ��nk�, bu sayede k�smen de olsa bat� ile ortak de�er yarg�lar�na sahip olunacak ve toplumlar birbirlerine yakla�acakt�. Bu y�zdendir ki, T�rk hukuk devriminin ayn� zamanda bir k�lt�r devrimi oldu�unu da s�yleyebiliriz.4

                I.B- BATI KANUNLARININ BEN�MSENMES�

                Yabanc� hukukun benimsenmesi (reception, r�ception, Rezeption) ile belirli bir hukuk d�zeninde geli�en bir hukuki kurum, kavram ya da olgunun veya bunlar�n t�m�nden olu�an bir b�t�n�n, istenerek, ba�ka bir hukuk d�zenine al�nmas� anla��l�r. Benimsemenin ba�l�ca �zellikleri, benimsenen hukuk olgusunun benimseyen �lke taraf�ndan istenerek al�n�p aktar�lmas� ve benimsenen hukukun ana yurdu ile benimseyen �lke aras�nda iki yanl� bir il�kinin (Zweiseitigkeit) bulunmas�d�r.

                T�rk ayd�nlanma devrimi benimseme hareketi, yabanc� bir hukuk d�zeninin t�m olarak al�n�p benimsenmesi niteli�indedir. Bu toptan benimsemeden �t�r� T�rkiye'deki Cumhuriyet sonras� benimsemeleri bir hukuk devrimi niteli�i ta��maktad�r.

                1926 y�l� ve takip eden d�nemlerde Medeni Kanunun, Ceza ve Usul Kanunlar�n�n ve Ticaret Kanununun metin olarak bat�l� �lkelerden iktibas edilmi� olmas�, hukukta geleneksel do�u yakla��m�ndan �a�da� yakla��ma ge�ilmesini ve bu konudaki kararl�l��� ifade eder. Bat� hukuk sistemi T�rk ayd�nlanmas� i�in ama�tan �ok, uygarl�k yolunda bir ara�t�r. Bu ba�lamda, bat�l�la�ma da tek ba��na ama� de�il, t�m ilkeleri ile birlikte, sistemli olarak ulusal kalk�nma ve ayd�nlanman�n bir arac�d�r. Bu nedenledir ki, bat� kanunlar� benimsenirken k�r� k�r�ne bir teslimiyet uygulanmam��, ama� do�rultusunda ilerleme daima s�rm��t�r. Bunu en �arp�c� �rne�i, bir �ok bat� demokrasisinden �ok daha �nce, T�rkiye Cumhuriyeti'nin kad�nlara siyasi haklar tan�m�� olmas�d�r. Nitekim, T�rk kad�nlar�na 1933 y�l�nda k�y ihtiyar heyetleri ve 1934 y�l�nda da milletvekili se�imlerinde, se�me ve se�ilme hakk� tan�nm��t�r.

                Atat�rk hukuk devrimi toptan benimseme hareketi ile birlikte benimsenen bat� kanunlar� �unlard�r:

                Cumhuriyet'in ilk y�llar�nda, Medeni Kanun ve Bor�lar Kanunu �zerine �al��malar yapmas� �zere iki komisyon kurulmu�tur: Ahkam-� �ahsiye ve Vacibat. Ancak komisyonlar�n haz�rlad�klar� tasar�lar ile devrimlerin ba�da�mad���na inanan Cumhuriyet H�k�meti �svi�re Medeni Kanununun ve Bor�lar kanununun, baz� de�i�ikliklerle, b�t�n olarak al�n�p benimsenmesine karar verdi ve her iki Kanun da 4 Ekim 1926 tarihinde y�r�rl��e girdi.

                T�rk Ceza Kanunu, 1889 tarihli �talyan Ceza Kanununun benimsenmesiyle, 1 Mart 1926 tarihinde kabul edilmi�tir.

                Ticaret Kanunu 29 May�s 1926 tarihinde kab�l edilmi� ve 4 Ekim 1926 tarihinde y�r�rl��e girmi�tir.1850 tarihli Kanunname-i Ticaret'in yenilenmesi amac�yla 1916 y�l�nda haz�rlanan bir projeden esinlenilmi�tir.

                Hukuk Usul� Muhakemeleri Kanunu, Neuch�tel Kantonu Hukuk Usul� Kanunu �rnek al�narak haz�rlanm�� ve Ekim 1927'de y�r�rl��e girmi�tir.

                Ceza Muhakemeleri Usul� Kanunu, 1877 tarihli Alman Ceza Muhakemeleri Usul� Kanunu �rnek al�narak haz�rlanm�� ve 20 A�ustos 1929 tarihinde y�r�rl��e girmi�tir.

                Deniz Ticareti Kanunu, Alman Hukukundan esinlenilerek haz�rlanm�� ve 13 May�s 1929 tarihinde kabul edilmi�tir.

                �cra ve �flas Kanunu, �svi�re'deki �cra ve �flas Kanununun benimsenmesi yoluyla haz�rlanm�� ve 4 Eyl�l 1932 tarihinde Y�r�rl��e girmi�tir.

                Atat�rk'�n hukuk devrimini, sadece bat� kanunlar�n�n benimsenmesi olarak alg�lamamak gerekir. Zaten benimseme y�ntemi bir devrim hareketi i�in yeterli olamazd�. �lkemizde yabanc� kanunlar�n benimsenmesi y�ntemine 19. y�zy�l�n ikinci yar�s�ndan itibaren ba�lanm��t�. Ancak bu hareketleri inkilap olarak nitelendiremiyoruz, ��nk� Atat�rk hukuk devriminden farkl� olarak zihniyet ve yakla��m de�i�ikli�i yoluna gidilmemi�tir. Tanzimat D�nemi'ndeki kanunla�t�rma hareketi, Bat� Avrupa'daki kanunla�t�rmalar�n nedenlerinden farkl� nedenlere dayan�r. Bat� Avrupa'da kanunla�t�rma hareketinin kayna�� olan " Do�al Hukuk " ak�m�, ak�lc� felsefe, hukuki g�venli�in sa�lanmas� gibi etkenlerin yerine siyasal ve ekonomik etkenlerin Osmanl� Devleti'ndeki kanunla�t�rma hareketi �zerinde etkili oldu�u g�r�lmektedir.5

                Atat�rk hukuk devriminin temelinde Tanzimat D�nemi benimseme hareketlerinden farkl� olarak dogmac�l���n etkisiz k�l�nmas� ile milli egemenlik ve laiklik ilkeleri bulunmaktad�r. B�yle olunca hukukun ilham alaca�� tek kaynak hayat ve onun gereksinimleri olmu�tur. Dolay�s�yla �st�n hukuk ilke ve esaslar�n�n benimsenmesi yoluyla �a�da� hukuk zihniyeti kabul edilirken, Do�al Hukuk ak�m�, ak�lc�l�k ve hukuki g�venli�in sa�lanmas� gibi etkenler de ilham kayna�� olmu�tur.

                KISIM II: ATAT�RK HUKUK DEVR�M�'N�N TEMEL �LKELER�

                II.A- HUKUKUN DOGMALARA DAYANMAMASI

                Atat�rk hukuk devriminin temel ta��, mevzuatta ve uygulamada �a�da� bat� hukuk anlay���n�n benimsenmesi olmu�tur. Bu anlay���n ba�l�ca ilkesi, hukukun dogmalara dayanmamas�d�r. B�yle olunca, hukukun ilham alaca�� kaynak sadece hayat ve onun gerektirdikleri olacakt�r ve bunun i�inde medeni �lkelerce kabul edilmi� �st�n hukuk ilke ve �l��lerine uymak gerekmektedir.

                �a�da� hukuk zihniyeti yaz�l� hukuk kurallar� meydana getirirken, �st�n hukuki ve insani de�erler ile toplumun o g�nk� ve ileriye y�nelik ihtiya�lar�n� g�z �n�nde bulundurmay� gerektirir. Mevzuat�n toplumun o g�nk� ve gelece�e y�nelik ihtiya�lara g�re d�zenlenmesi ve zaman i�inde de�i�mesi bu zihniyetin gere�idir. Bu sayede, hukuk kurallar�n�n dogmalara ba�l� olmas� engellenerek, hukukta dinamizm sa�lanm�� olacakt�r6. Zaten, �a�da� �lke hukuklar�nda ortak olarak, milletleraras� hukuk belgelerinde, insan haklar� bildiri ve s�zle�melerinde a��k�a belirtilen �st�n ilke ve kavramlar bulunmaktad�r. O halde, uygar oldu�unu iddia eden t�m �lkeler, dogmalar� bir kenara b�rakarak, bu ilke ve kavramlara uyacaklard�r.

                Atat�rk, hukuk devrimi s�ras�nda, dogmalar�n etkisiz k�l�nmas� konusunda hi�bir taviz vermemi� ve T�rk hukuk sisteminin, �a�da� bat� hukuk sistemlerinde oldu�u gibi toplumun ihtiya�lar� do�rultusunda gerekli olan yeniliklere a��k bir hale gelmesini sa�lam��t�r. ��te Tanzimat D�nemi benimseme hareketleri ile Atat�rk hukuk devriminin aras�ndaki temel fark, bu zihniyet farkl�l���d�r. 1856 y�l�nda Frans�z Ceza Kanunu Osmanl� Devleti taraf�ndan Ceza Kanunname-i H�may�n� olarak kabul edildi�inde, daha birinci maddede "her halde Ahkam-� �er'iyenin mahfuz bulundu�u" belirtilmi� ve b�ylece, benimsenen bat� hukuk zihniyetini reddeden bir h�k�m kanunda yer alm��t�r. Oysa Atat�rk'�n hukuk devriminde bu t�r tavizlerin reddolunmas� ba�l�ca prensiplerden biridir.

                II.B-ATAT�RK HUKUK DEVR�M� ve M�LL� EGEMENL�K

                Atat�rk hukuk devriminin, hukuk sisteminin temeli y�n�nden yapt��� en �nemli de�i�iklik, milli egemenlik kavram�n�n hukukun temeli olarak kabul edilmi� olmas�d�r.�a�da� Cumhuriyet hukukuna karakterini veren temel kavram milli egemenliktir. Ger�i 1876 y�l�nda devleti hukuka sayg�l� hale getirmek amac�yla bir Anayasa haz�rlanm��t�. Hukuk devleti kavram�n�n yerle�mesi a��s�ndan bu hareketin �nemi g�zard� edilemez. Fakat a�a��da sayaca��m�z h�k�mleri itibariyle bu Anayasa milli egemenlik ilkesine dayanm�yordu.

                4. Madde: Zat-� Hazreti Padi�ahi hasbel hilafe dini �slam'�n hamisi ve bilc�mle tabaayi Osmaniyenin h�k�mdar ve padi�ah�d�r.

                7. Madde: Hukuk-u mukaddese-i Padi�ahi Ahkam� �eriye ve Kanuniyenin icras�n� i�ermektedir.

                87. Madde: Dinsel davalar �eriye mahkemelerinde, askeri davalar askeri mahkemelerde g�r�l�r.

                Bu h�k�mler g�stermektedir ki Ahkam-� �er'iye'ye uygunluk Kanun-i Esasi'ye g�re hukukun temel ilkesi olmakta devam etmektedir. ��te Cumhuriyet ile birlikte hukuka temel te�kil edecek ana kavram de�i�tirilmi� ve bu sayade ger�ek anlamda bir hukuk devriminin yolu a��lm��t�r.

                Egemenli�in hukukta iki g�r�n��� vard�r: D�� egemenlik devletin ba��ms�zl���n�, di�er devletlerle olan e�itli�ini ifade eder. �� bak�mdan egemenlik ise devletin �lke s�n�rlar� i�inde en �st�n, hi�bir kurumla payla��lmayan, devredilmeyen, kay�ts�z ve �arts�z, zaman a��m�na u�ramayan iktidar�n� ifade eder. Ancak bu iktidar keyfi de�ildir; hukuk kurallar�yla ve ba�ta Anayasa ile kay�tl�d�r. Egemenli�in tek, me�ru kayna�� ve sahibi millettir. B�yle olunca, y�neticiler ancak iktidar� kullanmak yetkisine sahip olabilirler.

                �lkemizde �stiklal Sava�� ile birlikte milli egemenlik kavram� ortaya ��km�� ve 20 Ocak 1921'den itibaren y�r�rl��e giren b�t�n Anayasa niteli�indeki metinlerde milli egemenlik anlay��� hakim olmu�tur.

                Te�kilat-� Esasiye Kanunu, madde 1:

                 "Hakimiyet Bila kayd� �art milletindir."

                Bug�nk� Anayasam�z�n 6. Maddesinde de "Egemenlik kay�ts�z �arts�z milletindir." h�km� bulunmaktad�r.

                II.C- ATAT�RK HUKUK DEVR�M� ve LA�KL�K

                Toplumsal ya�am� din ve bilim olmak �zere iki farkl� bi�imde alg�layabiliriz. Bunlar mutlakl�k iddias�nda bulunmad�k�a, birbirlerini ortadan kald�ran alanlar de�ildir. Ancak dinin evreni alg�lamadaki mutlak tekelci yakla��m� y�z�nden bilim uzun s�re dinin etkisi alt�nda kalm��t�r. Evrenin ve toplumsal ya�am�n bilimsel olarak alg�lanmas�yla birlikte do�a ve toplum hakk�ndaki d���ncelerde de�i�iklik olmu�tur.

                Toplumun bir kurallar sistemi olarak alg�lanmas� , do�a d�zeni yan�nda, ilkeleri tamamen farkl� bir de toplum d�zeni oldu�unu ortaya koymu�tur. ��te bu ke�if toplumda hukuk d�zeninin ne oldu�u sorusunu do�urmu�tur. Bu soruya getirilen cevap, hukukun daima o toplumun iradesini ifade etti�i �eklindedir. Bu g�r�� hukukun kayna��n�n ilahilikten ��kar�l�p toplumsal k�l�nmas� anlam�na gelmektedir. �yleyse laiklik, ifadesini hukukun kayna��n�n be�eri k�l�nm�� olmas� esas�nda bulmaktad�r.

                Din ilahi irade oldu�u i�in, toplumsal irade olan hukukun kayna�� olamaz. Hukukun toplumsal irade olmas� esas�ndan, hi�bir iradenin toplumsal iradeden �st�n olamayaca�� sonucu ��kmaktad�r. Ba�ka bir deyi�le, bir toplumda dinin o toplumun iradesini ortadan kald�r�c� bir �zelli�i bulunamaz.

                Bu somut ger�e�e dayanan Atat�rk devriminin �z�nde laiklik ilkesi bulunmaktad�r. Laiklik kelime ve metin olarak Te�kilat-� Esasiye Kanunu'na 1937 y�l�nda girer. Ancak laiklik daha 1924 Te�kilat-� Esasiye Kanunu ile birlikte fiilen uygulanmaya ba�lanm��t�r.1928 y�l�nda devletin dininin �slam oldu�u, T�rkiye B�y�k Millet Meclisi'nin �eriat� uygulamakla y�k�ml� oldu�u h�k�mleri ile milletvekilleri ve Cumhurba�kan�'n�n yeminlerindeki dine at�flar gereksiz fazlal�klar olarak nitelendirilmi� ve Anayasadan ��kar�lm��t�r.

               Bu din m�essesesinin tamamen reddedilmesi de�il, g�nl�k ya�am �zerindeki din bask�s�n�n ortadan kald�r�lmas�d�r.

                Laiklik �lkesi T�rk hukuk devrimini olu�turan unsurlar�n sonucunda ortaya ��kmam��t�r. Aksine, bu unsurlar laiklik ilkesinin sonu�lar�d�r. Laikli�in T�k hukuk d�zenindeki tan�m� ne din ve devlet i�lerinin birbirinden ayr�lmas�d�r ne de devletin �lkede mevcut olan dinlere m�dahele etmemesi, onlara kar�� tarafs�z olmas�d�r. Laikli�in esas tan�m� egemenli�in kayna��n�n ilahi olmay�p be�er� olmas�d�r. Dolay�s�yla T�rk hukukunda dinin kaynak olmas� s�z konusu de�ildir.T�rk hukuk d�zeni, dini, toplum yap�s�n� ve ya�ant�s�n� belirleyen bir unsur olarak de�il, fertlerin �ahsi b�nyelerinde bulunan ki�isel bir m�essese olarak ele al�r.7

                KISIM III: T�RK TAR�H�NDEK� D��ER �NEML� HUKUK HAREKETLER� ile T�RK AYDINLANMASI HUKUK DEVR�M�N�N KAR�ILA�TIRILMASI

                III.A- TANZ�MAT D�NEM� HUKUK HAREKETLER�

                Osmanl� �mparatorlu�unda, yabanc� kanunlar�n benimsenmesi hareketi Tanzimat D�neminde ba�lamaktad�r. Bu benimsemeler, g�n�ll� benimseme olgusunun t�m �zelliklerini yans�tmaktad�r.8 Ne var ki, bu benimsemeye g�t�ren etkenler aras�nda, Osmanl� Devleti �zerindeki d�� bask�lar�n da g�zden uzak tutulmamas� gerekmektedir.

                III.A.1- KANUNLA�TIRMA HAREKET�N�N BA�LICA ETKENLER�

                Tanzimat d�nemi kanunla�t�rmalar�nda, �zg�rl�k e�itlik ve hukuk g�venli�i gibi ilkeler etkili olmam��t�r.Bu kanunla�t�rmalar�nda iki etkenin �nemli rol oynad��� g�r�l�r:

                a-Ekonomik etkenler: End�stri Devrimi sonucunda de�i�ikli�e u�rayan Bat� Avrupa ticari ya�am�yla uyumu sa�lamak i�in hukukun modernle�tirilmesi zorunlulu�u ortaya ��km��t�r.

                b- Siyasal etkenler: Bat� Avrupa'daki g��l� devletlerin (= D�vel-i Muazzama) Osmanl� �lkesindeki ��karlar�n� ve �zellikle Orta Do�u �lkelerinde faliyette bulunan yurtta�lar�n� g�vence alt�na alma istekleri, Osmanl� Devleti'ni kanunla�t�rmalar yapmaya zorlamalar�na neden olmu�tur. Bununla birlikte, i� politikayla ili�kin olarak da, "tek bi�im hukuk uygulamas�n�n sa�lanmas�" iste�i de kanunla��rmalarda etkili olmu�tur.

                III.A.2- TANZ�MAT D�NEM�'NDE KANUNLA�TIRMA MODELLER�

                Tanzimat D�nemi kanunla�t�rmalar� ba�l�ca iki y�nde geli�mi�tir:

                a- Y�r�rl�kte olan dinsel hukuk d�zeninin modernle�tirilmesi: Bunlara �rnek olarak, Ceza Kanunnamesi'ni, Kanunname-i Arazi'yi, Mecelle-i Ahkam-� Adliye'yi ve Hukuku Aile Kararnamesini g�sterebiliriz.

                b- Yabanc� kanunlar�n benimsenmesi: Bunlara �rnek olarak, 1850 tarihli Kanunname-i Ticaret'i, 1858 tarihli Ceza Kararnamesi'ni, 1864 tarihli Ticaret-i Bahriye Kanunnamesi'ni ve 1881 tarihli Us�l-i Muhakemat-i Cezaiye Kanununu g�sterebiliriz. Ancak bu benimsemeler, toptan benimsemeleri olarak nitelendiremeyiz, ��nk� bu kanunla�t�rmalar s�ras�nda, Atat�rk hukuk devrimindekinin aksine, �a�da� bat� hukuk zihniyeti benimsenmemi�, �er'iye kurallar�n�n mahfuz kalaca�� �srarla belirtilmi�tir.

                III.B- CUMHUR�YET D�NEM� HUKUK ARA�TIRMA KOM�SYONLARI

                T�rkiye Cumhuriyeti'nin kurulmas�ndan sonra ilk hukuku d�zenleme hareketleri, "mevcut hukuk d�zeninin yenilenmesi" amac�na y�nelikti ve bat� kanunlar�n�n benimsenmesi d���n�lm�yordu. Bu nedenle 1923 y�l�nda ��kar�lan bir talimatname ile, Adalet Bakanl���'na y�r�rl�kteki kanunlar�n yenilenmesi amac�yla komisyonlar kurma g�revi verilmi�tir.

                Bu komisyonlar�n �al��malar� s�ras�nda yararlanacaklar� hukuk kaynaklar� da ayn� talimatnamede belirtilmi�ti: Komisyonlar yeni d�zenlemeleri haz�rlarken, ilk �nce f�k�h h�k�mlerine dayanacak, ikinci olarak da di�er uluslarca benimsenmi� hukuki ��z�m ve uygulamalardan yararlanacakt�.Komisyonlara bundan ba�ka, hukuk kavram ve deyimlerini saptama g�revi de verilmi�ti. Komisyonlar aras� �eli�melerde Adalet Bakanl��� son karar� verecekti.

                Bu talimatname ile kurulan Medeni Hukuk Komisyonlar� iki taneydi: Ahkam-� �ahsiye ve Vacibat komisyonlar�

                a-Ahkam-� �ahsiye Komisyonu: Bu komisyon yapaca�� d�zenlemeler i�in, �eri istinatgah�n aranaca��n� belirtmi�ti. Bu ayd�nlanma devrimi zihniyet yap�s�yla tamamiyle z�t bir d���nceydi. Bu komisyon, Ki�iler ve Miras Hukuku alanlar�nda �al��malar yapt�.

                b- Vacibat Komisyonu: 1916 y�l�nda kurulmu� olan Mecelle Komisyonu'nun benimsedi�i ilkeleri benimseyerek, "Ahkam-� �eriye'ye muhalif olmayaca��n�" bildirmi�tir.

                Ancak bu komisyonlar, Atat�rk'�n devrim d���ncesiyle kesinlikle ba�da�mayan bir zihniyete sahiptiler ve bu nedenle de yenilenmeleri ka��n�lmazd�. 19 May�s 1924 tarihli bir talimatname ile komisyonlardan, �a�da� bir devletin gereksinimlerini kar��layacak nitelikte hukuki d�zenlemeler haz�rlamalar� isteniyordu.Ba�ka bir ifadeyle, Adalet Bakanl���'n�n istedi�i �ey, "�ok acele haz�rlanacak modern kanunlardan ibaretti."

                KISIM IV: D�NYA TAR�H�NDEK� D��ER �NEML� HUKUK HAREKETLER� �LE T�RK AYDINLANMASI HUKUK DEVR�M�N�N KAR�ILA�TIRMASI

     IV.A- AVRUPA AYDINLANMA Y�ZYILI HUKUK HAREKETLER�

                T�rk ayd�nlanma devriminin, �a�da� bat� uygarl��� seviyesine ula��p onu a�ma ideali, Avrupa hukuk sisteminin benimsenmesi gere�ini do�urmu�tur. Bug�nk� Bat� Avrupa hukuk sisteminin sahip oldu�u temel ilkeler, b�y�k �l��de Yeni �a� ile birlikte Avrupa'da egemen olan Do�al Hukuk anlay���n�n �r�n�d�r. Dolay�s�yla, Atat�rk'�n hukuk devriminde de Do�al Hukuk anlay���n�n hakim olmas� ka��n�lmazd�r.

                IV.A.1-DO�AL HUKUK

                Avrupa Ayd�nlanma �a�� Do�al Hukuk anlay���nda hukuk, tanr�sal bir temele de�il, insan akl�na dayal� bir temele ili�kin olarak a��klanmaya �al���lm��t�r. Yeni �a� ile birlikte felsefe, bilim, sanat, politika ve hukukun dinin otoritesinden kurtulmas�n�n sonucu olan bu k�kten de�i�iklik, T�rk Ayd�nlanmas� Hukuk Devrimi'nde de kendisini g�stermektedir. Atat�rk hukuk devrimin'de Do�al Hukuk anlay���n�n etkili olmas� tesad�fi de�ildir. Kara Avrupas� hukuk sisteminin kabul edilmi� olmas� ve bat�l� �lkelerin kanunlar�n�n benimsenmesi bu etkile�imin ba�l�ca nedenleridir.

                IV.A.2-DO�AL HUKUKUN VE ATAT�RK HUKUK DEVR�M�N�N TEMEL PRENS�PLER�

                Uygarl�klar�n ve k�lt�rlerin varl�klar�n� s�rd�rebilmesi ve geli�mesi d�zene, �zellikle de hukuk d�zenine ba�l�d�r. Bunun i�in d�zen, adaletin ger�ekle�mesinin dahi �n ko�uludur; "adalet ve bar�� kucakla�m��lard�r"9 s�z�, bu anlamda bir ger�e�i deyimler.

                 Ancak her d�zen sa�layan hukuk sisteminin deontolojik (olmas� gerekenle ilgili) anlamda adaletli oldu�unu s�ylemek yanl�� olur. D�zen sa�layan ve pratik ihtiya�lara cevap veren bir hukukun, s�rf bu nedenle adaletli oldu�u s�ylenemez. B�yle bir hukukun adaletli olabilmesi i�in, ayr�ca i�eri�inde adalet d���ncesinin(do�al hukuk ilkelerinin) gereklerini de yerine getirmesi zorunludur.

                ��te Cumhuriyet �ncesi T�rk hukuk sistemi, �zg�rl�k, bar��, e�itlik ve hukuk g�venli�i gibi do�al hukuk ilkelerinden yoksun olu�undan �t�r�, d�zen sa�layan ve pratik ihtiya�lara cevap veren bir hukukun �tesine ge�ememi� ve adaleti sa�layamam��t�r.

                Do�al Hukuk'un ve Atat�rk hukuk devriminin temel prensiplerini, insan�n bireysel ve toplumsal yan�na ili�kin prensipler olmak �zere iki k�s�mda inceleyebiliriz:

                IV.A.2.1-�NSANIN B�REYSEL YANINA �L��K�N PRENS�PLER

     IV.A.2.1.1-�ZG�RL�K �LKES�

     IV.A.2.1.1.1-D���NCE �ZG�RL���

                Atat�rk hukuk devriminin ve Do�al Hukuk anlay���n�n benimsedi�i temel ilkelerin ba��nda d���nce �zg�rl��� ilkesi gelmektedir. D���nce ile ula��labilecek ger�ek, en y�ksek de�erlerden biridir. O halde d���nceleri serbest�e deyimleyebilme �zg�rl���n�n sa�lanmad��� bir hukuk sistemi do�al hukuk anlay���yla ve dolay�s�yla Atat�rk hukuk devrimi ile de ba�da�amaz.

     IV.A.2.1.1.2-V�CDAN �ZG�RL���

                Do�al hukuk anlay���na g�re bireyin ahlaken do�ruyu ger�ekle�tirebilmesi ve dolay�s�yla da sa�lam bir toplumsal ya�ama kavu�abilmesi i�in d���nce �zg�rl��� ile birlikte vicdan �zg�rl���n�n de tan�nmas� zorunludur. Bu nedenle, Atat�rk'�n hukuk devriminde de insan onuruna sayg�l� ve adaletli bir hukuk d�zeninin sa�lanabilmesi amac�yla vicdan �zg�rl��� temel ilkelerden birisi olmu�tur.

                IV.A.2.1.2-BARI� �LKES�

                Hukuk d�zeni, s�rf d�zen olmakla, insanlararas� ili�kilerde bar��� sa�layabilir.Koydu�u yasaklar arac�l���yla bir toplum i�inde bireylerin sald�r�ya u�ramadan, birarda ya�ayabilmelerini m�mk�n k�lmaktad�r. Ancak hukukun bar��� korumak i�in kurdu�u d�zen, tamamiyle �at��mas�z bir d�zen anlam�na gelmez. ��te Do�al Hukuk anlay���nda ve Atat�rk Hukuk Devrimi ile benimsedi�imiz hukuk sisteminde, hukuka d��en g�rev bireylerin veya gruplar�n sahip olduklar� g�c� s�n�rland�rarak toplum ya�am�nda gittik�e geli�en bir denge durumu sa�lamaktan ibarettir.

                IV.A.2.2-�NSANIN TOPLUMSAL YANINA �L��K�N PRENS�PLER

                IV.A.2.2.1-E��TL�K �LKES�

                Hukuk d�zeni bi�imcili�i gere�i, yaln�zca d�� g�r�n�mleri ele al�p birey olan� ay�rmakla bir e�itlik meydana getirir. E�itlik de adaletin �z� oldu�una g�re, hukukun sadece d�zeni sa�lamakla adaleti de yerine getirmi� oldu�u iddia edilebilir.

                Ancak bununla birlikte, bir d�zenin toplum i�indeki �rk ve s�n�flar aras�nda ay�r�m yapmas� olana�� da vard�r. Anayasalar'da belli e�itlik g�vencelerinin yer almas� da bu olana�� do�rulamaktad�r. Bu olana��n ger�ekle�mesi durumunda, d�zenin bi�imcili�i gere�i sa�lad��� e�itlik sadece o �rk ya da s�n�f�n bireyleri aras�nda s�z konusu olur.

                O halde, d�zenin bi�imcili�i gere�i sa�layaca�� e�itlik yeterli olmay�p, ayr�ca adaletli bir d�zenin niteli�i olan, toplumdaki bireylerin t�m�n� kapsayan bir e�itli�e de ihtiya� vard�r.

                �stelik genel de olsa, bi�imcili�in sa�lad��� e�itlik aritmetik bir e�itliktir. B�yle bir e�itlik insanlar aras� her ili�kide g�zetilecek olursa, sonunda bizzat d�zenin ortadan kalkmas�na yol a�ar.Bunun i�indir ki, herhangi bir bak�mdan bireylerin ve ili�kilerin e�itlenmesi; ancak e�it olan ili�ki ve durumlar�n e�it i�leme tabi tutulmas� zorunludur.

                ��te Atat�rk'�n hukuk anlay���ndaki e�itlik prensibini de bu �ekilde anlamak gerekmektedir. Yani, e�itlik aritmetik ve bi�imsel de�il, ama toplumun b�t�n bireylerini kapsayacak bir nitelikte olmal�d�r.

                IV.A.2.2.2-G�VENL�K �LKES�

                IV.A.2.2.2.1-HUKUK G�VENL���

                Hukuk d�zeninin g�venilir olmas�, bireylerin her t�rl� sald�r�ya kar�� g�ven alt�na al�nmalar� i�in zorunludur. Hukuk g�venli�inin tam anlam�yla sa�lanabilmesi baz� ko�ullara ba�l�d�r:

                Birinci ko�ul, hukukun y�r�rl�k kazanm�� hukuk yani pozitif hukuk olmas�d�r. Her durumda neyin do�ru ya da adaletli odu�u tart��mas� bir yana b�rak�larak, neyin hukuka uygun oldu�u saptanmal�d�r. Toplum d�zeni bireylerin adalet tart��malar�na feda edilirse en adaletli norm bile anlams�z hale gelir.

                �kincisi hukuk �ok esnek kavramlara dayanmamal�, hakime geni� takdir yetkisi b�rakmamal� ve hile ile anlam� de�i�tirilmeye elveri�li olmamal�d�r.

                ���nc�s� hukukun s�reklili�ini korumas� gere�idir. Bazen sosyal ya�amdan gelen ihtiya�lar, bir hukuki d�zenlemenin de�i�tirilmesini ya da ortadan kald�r�lmas�n� gerekli k�labilir. Ancak hukuk bug�n d�n oldu�u gibi, yar�n da bug�n oldu�u gibi y�r�rl�kte olmal�; hukuk hukuk olarak kalmal�d�r.10 ��nk� ancak, hukuk s�rekli oldu�u zaman kendisine g�venilir ve �nceden kestirilebilir.

                IV.A.2.2.2.2-HUKUK DEVLET�

                Atat�rk hukuk devriminin getirmi� oldu�u en �nemli de�i�ikliklerden biri de hukuk devleti anlay���n�n benimsenmesidir.Bu sayededir ki, hukuka ba�l�, devletin g�c�n�n amac� ve kullanma �ekilleri belirlenmi�, modern T�rkiye Cumhuriyeti meydana getirilmi�tir.

                Hukuk devleti, eski polis devletinin ve g�n�m�zde totaliter devlet denilen rejimin z�dd�d�r. Totaliter devlet anlay���nda, devlet adamlar�n�n yetkileri s�n�rs�zd�r ve kontrole t�bi de�ildir. Oysa hukuk devletinde, Devletin kudreti s�n�rland�r�lm�� ve devlet tasarruflar� kanunlara t�bi tutulmu�tur. Yasalar�n, ki�i, s�n�f, z�mre ve benzeri ay�r�mlar� tan�maks�z�n, herkes �zerinde etkin ve bask�n olmas� sistemin temel prensibidir.

                Hukuk devleti, bireyleri g�� kar��s�nda korumak �zere kurmu� oldu�u koruma �nlemleri sistemine, bu yoldaki s�n�rland�rmalara bizzat kendisini de sokan, yasalara ba�l� kalan devlettir. Bu ba�l�l��� sa�layabilmek, sosyal g�venli�in ve dolay�s�yla sosyal adaletin de ilk ko�uludur. Bug�n T�rkiye Cumhuriyeti'nin sosyal bir hukuk devleti olmas�n�n temelinde T�rk ayd�nlanmas� hukuk devrimi bulunmaktad�r.

                IV.B- JAPONYA ME�J� RESTORASYON D�NEM� HUKUK DEVR�M�

                Japonya Meiji Restorasyon D�nemi hukuk hareketleri ile hem Tanzimat D�nemi benimsemeleri hem de T�rkiye'de Cumhuriyet sonras� benimsemeler aras�nda baz� ilgin� benzerlikler saptanabilir:

                Tanzimat D�nemi ve Japonya Meiji Restorasyon D�nemi benimsemelerinin her ikisinde de, yabanc� hukukun benimsenmesi bat�l�la�mak ve �a�da�la�mak amac�yla yap�lm��t�r. Her ikisinde de benimseme istenerek ger�ekle�tirilmi�tir. Ne var ki, iki �lkede de d�� bask�lar�n �nemli rol oynad��� g�zden uzak tutulmamal�d�r. Komodor Perry'nin Tokyo liman�n� beklenmeyen ziyareti (1853) ve arkadan da Amerikan/Japon ticaret anla�mas�n�n imzalanmas� (1858) Japonya'n�n d��a a��lmalar�nda �nemli d�n�m noktalar� olmu�lard�r.Japonya'da hukukun modernle�tirilmesinde, Osmanl� Devleti'nin hukukunu modernle�tirme hareketlerinde de rastlanan, d�� bask�lar�n etkili oldu�u s�ylenebilir.

                T�rkiye'de Cumhuriyet sonras� ve Meiji Restorasyon D�nemi benimsemelerinin ortak �zelli�i, hukuk reformu de�il, ama birer hukuk devrimi niteli�inde olmalar�d�r.Her ikisinde de toplu benimseme yoluna gidilmi�tir. Burada, belirli bir hukuk sisteminde yer alan ulusal bir hukuk d�zeninin, ba�ka bir hukuk sistemine yerle�tirilmesi s�z konusudur. Her iki �lkede de kendisine �zg� bir d�nya g�r���, hukuk anlay���, y�netim bi�imi ve gelenekler sisteminin varl��� dikkat �ekmektedir.

                Ancak, ayn� model i�inde T�rk hukuk devriminin daha cesur ve �d�ns�z oldu�u ve t�r� kendisine �zg� baz� �zelliklere sahip oldu�u da belirtilmelidir: T�rk �rne�inde devrimi bir an �nce ger�ekle�tirmek iste�i, ge�mi�le olan ve sistemi t�kayarak Osmanl� Devleti'ni ��kerten ba� ve al��kanl�klar�n kesin olarak kopar�l�p at�lmas�, h�zla �a�da�la�mak ve bat�l�la�mak iste�i a��k�a g�r�lmektedir.

                �stelik, Japonya'da yabanc� hukukun benimsenmesi hareketi, tutucu ve gelenek�i g��ler taraf�ndan zaman zaman engellenebildi�i halde, Atat�rk devrimcilerinin hi�bir �d�n vermedikleri ve toplumun �a�da�lat�r�lmas�nda kesin bir kararl�l�k i�inde bulunduklar� belirtilmelidir.

                SONU� :

                T�rk Ayd�nlanma Devrimi bir uygarla�ma hareketidir, topluma tamamiyle yeni bir yap� kazand�rabilme m�cadelesidir. Kimilerine g�re ise, T�rk ayd�nlanmas�, toptan bir k�lt�r benimseme olay�d�r.11 Bu uygarla�ma m�cadelesinin ba�ar�ya ula�abilmesinin ilk ko�ulu da hukuk sisteminde k�kl� bir de�i�ikliktir. ��nk�, bir d�zen olan k�lt�r�n geli�ebilmesi i�in, o d�zeni kurup i�leten hukukun da geli�mesi gerekmektedir.

                Atat�rk devriminin �z�nde laiklik ilkesi bulunmaktad�r. Dolay�s�yla, T�rk hukuk d�zeninin kayna�� din olamaz. Kaynak teriminden hukuka v�cut veren iradeyi anlarsak, T�rk hukukunun kayna�� T�rk ulusunun vicdan�d�r. Ger�ekten, hukuk, temel �izgilerinde sanat, ifade bi�imleri ve t�reler gibi halk�n ruhunun bir �r�n�d�r. B�yle olunca, dinin T�rk hukuk d�zeninde bir kaynakl�k de�erinin olmamas� gerekmektedir, ��nk� din ulusun iradesiyle yaratt��� bir �r�n de�ildir. �te yandan, din �rf ve adet olarak da hukukun kayna�� olamaz. Din, �rf ve adet de�ildir. �rf ve adet kurallar�n�n kimi zaman din kurallar�ndan esinlenmesi bu ger�e�i de�i�tirmez, ��nk� �rf ve adet toplumsal iradenin bir �r�n�d�r. Oysa din kurallar�n�n temel niteli�i ise, il�h� bir kaynaktan do�mu� olmalar�, dolay�s�yla toplumsal bir d�zenlemeye ihtiya� duymamalar�d�r.12

                Atat�rk, bir k�lt�r ��esi olarak hukukun de�i�mesini T�rk devriminin temel ko�ulu olarak g�rm��t�r. Ona g�re, bu de�i�iklik s�ras�nda bir ba�ka hukukun benimsenmesi, e�er ilerici ve ak�lc� ise, son derece do�ald�r, zira Atat�rk uluslararas� k�lt�r al��veri�ini ka��n�lmaz olarak g�rmektedir. Atat�rk'�n �u s�zlerinde de ifade etti�i gibi:

                "�lkeler �e�itlidir, fakat uygarl�k birdir."

                Bu k�lt�r al��veri�i ve ba�ka �lke hukuklar�n�n benimsenmesiyle g�d�len ama�, �a�da� hukuk zihniyetine ula�abilmektir.Bu zihniyetin temel prensibi, "milli egemenlik" ilkesidir ve bu ilke zaruri olarak "dogmalar�n etkisiz k�l�nmas�"n� gerektirir. Hukukta dogmalar�n etkisiz k�l�nmas�n� sa�layacak ara� ise "laiklik" ilkesidir.��te T�rk ulusunun bu ilkelere s�k� s�k�ya ba�lanmas� Atat�rk'�n g�sterdi�i hedefe ula�man�n temel �art�d�r.

    Yazı kaynağı : www.mevzuatdergisi.com

    Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi

    Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi

    Öz

    Tarihte bölgelerine ve dünyaya hakim olan medeniyetler, kendilerine has güçlü güvenlik, sosyal ve hukuki sistemler kurmuştur. Medeniyetlerin ve devletlerin devamlılığını sağlayan bu sistemlerden, hukuka ait olanlar doğayı, insanı ve toplumsal yaşamı daha yakından ve derinden etkilemiştir. Dünyada geçmişten bu yana hangi hukuk sistemleri uygulanmıştır? Tarihte çoğunlukla bölgesel veya dünya gücü konumunda yer alan Türkler, hangi hukuk sistemlerini uygulamışlardır? Türkler, eski hukuk sistemlerinden yeni hukuk sistemlerine daha çok hangi savaş, gelişme veya nedenlerin etkisiyle nasıl geçmişlerdir? Türk Hukuk Devrimi ile en son hangi hukuk sistemine geçilmiştir? Bu yeni hukuk sisteminin toplumda yerleşmesi için Hukuk Devrimi ile Cumhuriyet'in ilk yıllarında hangi düzenlemeler yapılmış, hangi önemli kanunlar diğer ülkelerden alınmış ve kabul edilmiştir? Bu çalışmada; daha çok tarih ve hukuk kapsamında kaynak araştırması yapılmıştır. Elde edilen veri ve bilgiler karşılaştırmalı yöntemler kullanılarak yorumlanmıştır. Böylece, eski hukuk sistemlerinden yeni sisteme geçiş süreci ve Türk Hukuk Devrimi ile ilgili bazı sonuçlara ulaşılmaya çalışılmıştır.

    Yazı kaynağı : dergipark.org.tr

    Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında

    Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.

    Yazının devamını okumak istermisiniz?
    Yorum yap