namazda sureler sırayla okunmak zorunda mı
namazda sureler sırayla okunmak zorunda mı bilgi90'dan bulabilirsiniz
Namaz surelerini hangi sırayla okumalıyız? Sırasız okumak mekruh mu? Surelerin uzunluğu ve okunuş sırası hakkında bilgi verir misiniz?..
Değerli kardeşimiz,
Namazda, Kur'ân'da düzenlendiği gibi sûrelerin tertibine uymak sünnettir. Bunun müstehab olduğunu söyliyenler de var. O halde birincilere göre, birinci rek'atte okuduğu sûreden önce geleni ikinci rek'atte okumak mekruhtur. Âyetler arasındaki tertibe böylece riâyet gerekir. Bir rek'atte birkaç âyet okurken, sıra ve tertibi atlamak, yani bir âyet okuduktan sonra bir ya da birkaç âyet atlıyarak başka bir âyet okursa, bunda kerahet var diyenler olduğu gibi, bir beis yoktur, diyenler de var. Hüküm, tamamen sûreler hakkındaki gibidir. (El-Muhit / Serahsi - Fetâvâ-yi Hindiyye.)
Bütün bu söylenenler farz namazlarla ilgilidir. Sünnet ve nafile namazlarda ise belirtilen tertibe riâyete gerek yoktur. Nasıl kolayına gelirse öyle okur.
Ancak farz namazdan belirtilen tertibe riâyet unutulur veya dil öylece kayıp takdim ve te'hir şeklinde kıraate başlarsa, bunu değiştirmesine gerek yoktur, başladığı gibi devam edip bitirir ve bundan dolayı yanılma secdesi de gerekmez. Çünkü böyle yapmakla sadece bir müstehab ya da sünnet terkedilmiş sayılır. (Ez-Zahîre / Taceddin.)
Al-i İmrân sûresini okumak isterken dili Bakara sûresine kayıp bir ya da iki âyet okudukan sonra bunu değiştirmek isterse kerahet işlemiş olur. Hattâ bir iki kelime okuduktan sonra bile değiştirmenin mekruh olduğu görüşü ağırlık kazanmıştır. Fetva buna göredir. Açıklamalar da buna göre yapılacaktır.
Kıraati bitirdikten sonra rükû'a gitmek isterken, henüz eğilmeden birkaç âyet daha okumak isterse, bunda bir beis yoktur. Ama eğildikten sonra dönüp ilave okuması mekruhtur.( Fetâvâ-yi Hindiyye - EI-Hulasa.)
Namazda bir rek'atte sadece Fâtiha'yı veya hem onu hem de bir ya da iki âyeti okumakla yetinirse, kerahet işlemiş olur. Ne var ki zammı sûrenin kasden terkedilmesi, vacibi terk olduğundan namazın iadesi gerekir. Unutularak terkedilirse, yanılma secdesi yapılır. (El-Muhit / Radıyüddin Serahsî.)
Nitekim bu konuda yapılan sahih rivayette, Ebû Katade diyor ki:
Namazların Fatiha sûresinden sonra, bir miktar daha Kur'an okunması gereken rekatlarında tam bir sûre okunması daha faziletlidir. Bununla beraber bir sûrenin bir kısmı bir rekatta, diğer kısmı da öteki rekatta okunabilir, bunda kerahet yoktur.
Namazın bir rekatinde bir sûrenin sonunu, diğer rekatinde de başka bir sûrenin sonunu okumak, sahih olan görüşe göre mekruh değildir.
Namazın bir rekatinde bir sûrenin başından veya ortasından, diğer rekatinde de başka bir sûrenin başından veya sonundan okumakta veya kısa bir sûre okumakta kerahet yoktur. Fakat iyisi, bir zaruret olmadıkça böyle okumamaktır.
Namazın bir rekatında bir sûre, diğer rekatında da arada iki veya daha ziyade bulunmak üzere aşağıya doğru başka bir sûre okunması mekruh değildir. Fakat arada bir sûrenin bulunması mekruhtur. Ancak terk edilen bu sûre, önce okunan sûreden en az üç âyet miktarı uzun bulunuyorsa mekruh olmaz.
Namazda bir sûrenin bir âyetinden arada en az iki âyet bulunmak üzere diğer âyetine geçmek mekruh değildir. Fakat iyisi, bir zaruret olmadıkça geçmemektir.
Bir rekatta iki sûreyi toplayarak okumakta kerahet yoktur. Ancak arada bir veya birkaç sûre bırakılmış olursa mekruh olur. Bununla beraber farz namazlarda böyle iki sûrenin bir rekatta toplanmaması daha iyidir.
Zaruret olmadıkça, bir rekatta bir âyetten diğer âyete geçmek mekruhtur. Aralarında üç âyet dahi bulunsa böyledir. Eğer yanılarak böyle bir geçiş yapılmış olur da sonra hatırlanırsa, bu âyetler sıraları üzere yeniden okunur.
Bir namazda bir âyet-i kerime tekrarlansa veya bir sûre bir rekatta iki defa okunsa veya bir sûre iki rekatta da okunsa bakılır: Eğer yalnız başına kılınan bu namaz bir nafile namaz ise mekruh olmaz. Fakat farz namaz ise, unutmak veya başka bir sûre bilmemek gibi bir özür bulunmadıkça mekruh olur.
Birinci rekatta "Nas" sûresi okunsa, ikinci rekatta da bu sûrenin okunması uygun olur. Çünkü tekrar etmek, geriye dönüp okumaktan daha iyidir. Ancak hatim ile namaz kılan bir kimse, birinci rekatta "Muavvizeteyn" surelerini okumuş ise, ikinci rekatta Fatiha'dan sonra Bakara sûresinden bir miktar okur.
İkinci rekatta, birinci rekatta okunan sûrenin üstündeki sûreyi okumak mekruhtur. Kasden yapılmazsa mekruh olmaz. Bununla beraber okunmaya başlanmış ise terk edilmemelidir. Bunun nafile namazlarda mekruh olmayacağını söyleyenler de vardır.
Farz namazlarla nafile namazlarda, ikinci rekatları birinci rekatlardan uzun yapmak mekruhtur. Fakat nafilelerde üçüncü rekatları birinci ve ikinci rekatlardan uzun tutmakta kerahet yoktur. Çünkü nafilelerde her iki rekat müstakil bir namaz sayılır.
Namazda sünnet miktarı Kur'an okunduktan sonra, insanda bir tutukluk (ve şaşırma) olursa, hemen rükua gitmeli, başka bir âyete veya sûreye geçmemelidir. Fakat henüz sünnet miktarı okumamışsa, başka bir yere geçmesinde kerahet olmaz.
Kur'an-ı Kerim, farz namazlarda yavaşça ve harfleri belirterek okunmalı. Teravih namazlarında ise, yavaş ve sür'atli okuyuş arasında bir kıraat yapmalıdır. Diğer gece namazlarında sür'atle okunabilir. Fakat mana anlaşılabilecek şekilde olmalı ve tecvid hatası bulunmamalıdır.
(bk. Celal YILDIRIM, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: I/272-273)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Yazı kaynağı : sorularlaislamiyet.com
Namazda okunan sûrelerin sırası nasıldır, sırasız okumanın hükmü nedir?
Değerli kardeşimiz,
Namazda sûreler sırasına göre okunmadığı zaman sehiv secdesi gerekmez.
İkinci rekâtta, ilk rekâtta okuduğu sûre ve âyetin üstündeki sûre ve âyeti okumak namazı bozmaz, ancak mekruhtur. Aynı şekilde birinci ve ikinci rekâtta okuduğu iki sûre arasını, sadece bir sûre ile ayırmak da mekruhtur. Meselâ, birinci rekâtta Fîl sûresini, ikinci rekâtte de Mâûn sûresini okumak gibi. Arada Îlâf sûresi atlanmıştır. Kerahetten kurtulmak için, arada en az iki sûre bırakmalıdır.
Namazların Fatiha sûresinden sonra, bir mikdar daha Kur'ân okunması gereken rekâtlarında, tam bir sûre okunması daha faziletlidir. Bununla beraber bir sûrenin bir kısmı bir rekâtta, diğer kısmı da öteki rekâtta okunabilir, bunda kerahet yoktur.
Namazın bir rekâtinde bir sûrenin sonunu, diğer rekâtinde de başka bir sûrenin sonunu okumak, sahih olan görüşe göre mekruh değildir.
Namazın bir rekâtinde bir sûrenin başından veya ortasından, diğer rekâtinde de başka bir sûrenin başından veya sonundan okumakta veya kısa bir sûre okumakta kerahet yoktur. Fakat iyisi, bir zaruret olmadıkça böyle okumamaktır.
Namazın bir rekâtında bir sûre, diğer rekâtında da arada iki veya daha ziyade bulunmak üzere aşağıya doğru başka bir sûre okunması mekruh değildir. Fakat arada bir sûrenin bulunması mekruhtur. Ancak terk edilen bu sûre, önce okunan sûreden en az üç âyet mikdarı uzun bulunuyorsa mekruh olmaz.
Namazda bir sûrenin bir âyetinden, arada en az iki âyet bulunmak üzere diğer âyetine geçmek mekruh değildir. Fakat iyisi, bir zaruret olmadıkça geçmemektir.
Bir rekâtta iki sûreyi toplayarak okumakda kerahet yoktur. Ancak arada bir veya birkaç sûre bırakılmış olursa mekruh olur. Bununla beraber farz namazlarda böyle iki sûrenin bir rekâtta toplanmaması daha iyidir.
Zaruret olmadıkça, bir rekâtta bir âyetten diğer âyete geçmek mekruhtur. Aralarında üç âyet dahi bulunsa böyledir. Eğer yanılarak böyle bir geçiş yapılmış olur da sonra hatırlanırsa, bu âyetler sıraları üzere yeniden okunur.
Namazda Kur'ân okunurken bir âyet yerine başka bir âyet okunsa bakılır: Eğer tam bir duraklama ile durduktan sonra başka âyete başlanmışsa, namaz bozulmaz.
Bir namazda âyet-i kerîme tekrarlansa veya bir sûre bir rekâtta iki defa okunsa veya bir sûre iki rekâtta da okunsa bakılır: Eğer yalnız başına kılınan bu namaz bir nafile namaz ise mekruh olmaz. Fakat farz namaz ise, unutmak veya başka bir sûre bilmemek gibi bir özü bulunmadıkça mekruh olur.
Birinci rekâtta "Nas" sûresi okunsa, ikinci rekâtta da bu sûrenin okunması uygun olur. Çünkü tekrar etmek, geriye dönüp okumaktan daha iyidir. Ancak hatim ile namaz kılan bir kimse, birinci rekâtta "Muavvizeteyn" sûrelerini okumuş ise, ikinci rekâtta Fatiha'dan sonra Bakara sûresinden bir mikdar okur.
İkinci rekâtta, birinci rekâtta okunan sûrenin üstündeki sûreyi okumak mekruhtur. Kasden yapılmazsa mekruh olmaz. Bununla beraber okunmaya başlanmış ise terk edilmemelidir. Bunun nafile namazlarda mekruh olmayacağını söyleyenler de vardır. (bk. Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, 2/87)
Sırasıyla Kur'an sûreleri:
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Yazı kaynağı : sorularlaislamiyet.com
Namazda sureleri sırayla okumak şart mı?
Namazda sureleri sırasıyla okumazsak ya da sonra geleni önce okursak, sehiv secdesi gerekir mi❓
▶ Sehiv secdesi gerekmez. Çünkü sehiv secdesinin gerekmesi için ya vacibi terk etmemiz lazım unutarak veya geciktirmemiz lazım veya unutarak farzı geciktirmemiz lazım. Namazdaki o sureleri sırayla okumak farz da değil vacip de değil. Sünnette değil adaptandır. Belki müstehaptır. Peygamber Efendimiz'den (SAV) "illa böyle okuyacaksınız" diye herhangi bir talimat yok bu konuda. Namazın sıhhatine ve kabulüne engel değildir.
▶ Bu kişinin devletin yatırdığı değil de kendi yatırdığı para ve o kendi yatırdığının paranın geliri, toplamı, eğer başka parası varsa onların üzerine eklenerek, başka parası yoksa onların kendisi değerlendirilerek zekat durumu ortaya çıkar. Bir kimse bireysel emekliliğe para yatırmış. Diyelim ki yirmi bin TL. Ondan da beş bin lira kar edilmiş. Etmiş yirmi beş bin lira. Devlet de yatırmış kişi adına para yedi bin beş yüz TL. Devletin yatırdığını kenara koyuyoruz çünkü onda tam bir mülkiyet yok henüz. Yirmi beş bin liradan ve kendisinde de para varsa diyelim ki 20 bin var var. İkisinin toplamı 45 bin lira oldu. Bu paranın zekatını bir sene sonra verecek. Ama öyle değil de yirmi bin lira yatırdığı para var, beş bin lira da getirisi olmuş toplam yirmi beş. Başka da parası yok. O paranın toplamı nisabı aşıncaya kadar yani nisabı bugün kırk bin kabul edersek kırk bini geçinceye kadar o kişiye zekat gerekmez.
⏩ Bu bir harftir. Arapça'da kullanılan bir harftir. Ayet, hadis, kutsal metin değildir dolayısıyla takılması, kolye yapılmasında herhangi bir sakınca yoktur. Harfin kendi başına hiçbir manası yoktur❗
➡ Farz ve vaciplerin dışındaki namazlara genel olarak nafile denilebiliyor. Ama daha çok nafile diye farz namazların önündeki ve sonundaki dışında kıldığımız namazlara nafile ismi veriliyor. Aslında nafile "fazladan" demek. Bizim borcumuz olan namazlar farzlar ve vaciplerdir. Onun üzerine fazladan kılınanlar genelde nafiledir. Kuşluk namazı, tahiyyat'ül mescid, evvabin, teheccüd namazı gibi namazlara nafile deniyor dil kullanımında.
↪ Aldığın hissenin hangi iş yaptığına bağlı. Bu bir fon kullanmadır. Borsadan hisse alıyorsun. İki türlü alabilirsin. Bir, yatırım amaçlıdır alırsın durur elinde. Öteki de alır ve satarsın. Borsadan hisse senedi almakla o hisse senedi sahibi kurumun ortağı oluyorsun. Dolayısıyla senin hissen, o hisseyi veren o kurum kazandıkça senin hissen de kazanacak. Kaybederse kaybedecek. Bunda bir sakınca yok. Burada önemli olan hangi kurumdan ve hangi iş yapan şirketten alındığıdır. Hisse senedi aldığın kurum dinin yasak ettiği bir fiil yapıyor mu yoksa dinin mubah gördüğü alanlarda mı çalışıyor, biz buraya bakacağız. Eğer dinin mubah gördüğü alanlarda faaliyet yapıyorsa onun bir hissesini yatırım amaçlı da, alıp satmak amacıyla da satın alabilirsin.
↘ Zammı sure bir ayetten daha az ise eksiktir. İmam-ı Azam'a göre namazın geçerli olması için kısa da olsa bir ayet yeterlidir. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre ise ya 3 ayet olacak, İhlas Suresi mesela veya 3 ayet uzunluğunda bir ayet olacak. Bu kadar okunursa zammı sure eksik olmuyor. Eğer bir ayetten daha az okuduk arkasını okuyamadık ne olacak deniyor, o zaman namazı baştan alacak. Çünkü kıraat yerine gelmemiş İmam Muhammed'in görüşüne göre. İhtiyatlı olan bu görüştür. Mesela Felak Suresininin yarısı yetiyor. Çünkü yarısında artık o namaza sahih olacak kadar okumuş oluyor. Dolayısıyla eksiklik söz konusu olmuyor. En az 3 ayet okumuşsak veya 3 ayet uzunluğunda bir ayet okumuşsak o yeterlidir. Ama daha az ise okunmuş olmaz. Aynı sureyi iki defa okumak mekruhtur. Sehiv secdesi gerektirebilir. Birinci rekatta Fatiha okudum, Fil Suresi okudum, arkasından da Kureyş Suresini okudum. Bu fazlalık sayılmaz. Çünkü kıraattir hepsi. Burada önemli olan aynı sureyi aynı rekatta tamamlamamak.
Mevlid-i Şerif okumanın sevabı var mıdır?
↗ Kişinin Cehenneme girip girmeyeceğini Allah (CC) bilir. Allah (CC) bize birtakım emirler ve yasaklar koymuş. Allah (CC) demiş ki, bunları yapacaksınız, "şunlardan da uzak duracaksınız", bir de mubah dediğimiz "şunları yapsanız da olur yapmasanız da olur" Emir ve yasaklarda biz, bize emredilenleri yapmak zorundayız. Emredilenleri yapmazsak günaha gireriz. Yasaklara riayet etmezsek günaha girmiş oluruz. Günah işleyenlerin normal sonucu cehennemde ceza çekmek arkasından müminse cennete gitmek. Allah (CC) namaz kılmayı emretmiş mi, evet. Bize ceza vermeyecek idiyse neden emretsin? Emre uymayan kişiye ceza vermeyecek idiyse Allah (CC) uyanla uymayanın ne farkı olurdu? Allah (CC) adildir. Namaz ibadetlerin en önde gelenidir. Namaz kılmayan kişi günah işliyor. Günah işleyen kişinin yeri cehennemdir. Ama Cenab-ı Hak affedebilir. Kaza edersin, tövbe edersin affeder. Bilemeyiz. Ama düz düşündüğümüz zaman cezasını çekecek. Ama bu demek değildir ki sadece namaz kılmayanlar cehenneme gidecek. Bilmiyoruz. Bizim bildiğimiz şey, "kim zerre miktar hayır işlerse karşılığını görecek, zerre miktar kötülük işler onun karşılığını görecek" Bir kimse var ki köpek sayesinde cennetlik olmuş mesela. Bu Cenab-ı Hakk'ın takdirindedir. Biz işimizi yapar ve Allah'a (CC) havale ederiz. Nasıl ki memur olduğunda işini yapmazsan cezalandırılırsan, disipline aykırı davranırsan ve cezalandırılırsan. Mümin olarak da işini yapmazsan bunun karşılığında bir ceza var. Allah (CC) kimi affeder kimi affetmez onu bilemeyiz. Bu ayette namaz, İslam'ın en önemli ibadetine bir vurgu vardır. Allah'ın (CC) emrini yerine getirmeyen, yasağını işleyen günahkardır. Günahkar da Allah (CC) affetmezse cehenneme gidecektir.
▶ Adağın etinden kesen kişi, annesi, babası, eşi ve çocukları ile zenginler yiyemez. Yani adak, fakir yabancının hakkıdır.
☑ Kırşehir'de babadan kalma evleri yoksa Kırşehir'de seferi olurlar. Seferi olan kişiye kurban vacip değildir. Misafir olduğu yerde kurban kesmişse kurban yerine geçer. Bir daha yurt edindikleri yere döndüklerinde ikinci bir kurban kesmelerine gerek yok.
🔸 İmkânı yoksa kaza yapacak. Maddi gücü yerinde değil, on beş bin TL verecek durumda değil, o zaman oruçlarını kaza eder. Bu oruçlar yeterli olur.
Çınarın kuvvetli bir dalı: Fahreddin er Razi
✅ Caizdir. Direkt faizli bir iş yapmıyorlar dolayısıyla orada çalışan kişi faizli bir muameleye karışmıyor. Dolayısıyla bunda caiz olmayacak bir durum yok. Bir kimsenin gelirleri helal-haram karışık ise, hatta helalden gelen gelirleri daha fazla ise tamamı helal değildir. Helal yolda elde ettikleri helaldir. Haram yolda elde ettikleri haramdır, elinden çıkarması lazımdır. Peki, elinden çıkarmamış. Misafir olarak evine gittik. Biz onun yemeğini yiyebiliriz. İkram ettiği helal kısmındadır diye düşünülerek yenilebilir. Kendisi açısından o gelirinin çoğunun helal oluşu o haramları temizlemez. Haram olanları temizlemesi lazım. Gelirinin tamamı haramsa onun ikramı da alınmaz.
▶ Onun için zekat gerekmez. İkinci daireden kira alıyorsa veya başka kazançları varsa, o gelirler toplanır ve nisap miktarına ulaşması durumunda onun zekatını verir.
⤵ Süt emen, emziren kadının tüm çocukları ile kardeştir. Burada ölçü, emen çocuk emziren kadının öz çocuğu olarak sayılır. Onun kendi öz çocuğu kimlerle evlenemiyorsa emen çocuk da onlarla evlenemez. Emen çocuk emziren kadının bütün çocuklarıyla evlenemez. Torunlarıyla evlenemez, kardeşleriyle evlenemez. Çünkü kardeşleri onun ya dayısıdır ya teyzesidir. Torunları yeğenleridir. O kadının çocuğu bunun kardeşleridir. Ama emen çocuğun nesepten olan kardeşleri, diğer kardeşlerinin emziren kadınla hiçbir akrabalığı yoktur. Emen çocuğun kardeşleri o emziren kadının kendisiyle de onun çocuklarıyla da evlenebilir çünkü akrabalıkları yoktur. Emen çocuğu, emziren kadının öz çocuğu gibi düşünüp o kadının doğurduğu çocuk o kadının hangi akrabaları ile evlenemiyorsa o çocuk da evlenemez.
↪ Adak, bir ibadeti yerine getirmek ve Allah'a (CC) verilen sözdür. O ibadet oruç tutmak olabilir, kurban kesmek olabilir, sadaka vermek olabilir. Farz ve vacip cinsinden olan ibadeti kendisine gerekli kılmasıdır adak. Kan akıtmak ise hayvan kesmektir. Adak kurbanını kesmek de kan akıtmaktır. Kurban bayramında kurban kesmek de kan akıtmaktır. Bir adam etlik olarak hayvan keser. Kurban bayramında keser o da kan akıtmaktır. İkisi farklı şeylerdir. Adak kurban kesmekse bu kan akıtmaktır.
➡ Duyunca gerekmez ama okusa da iyi olur.
➡ İnsan unutabilir. Namazda kaçıncı rekatta olduğunu unutan, yanılan kişiye bu hal ilk defa başına geliyorsa, o namazı baştan alacak. Ama ara sıra unutuyorsa, o zaman düşünecek gönlünün meylettiğini esas alacak, gönlü bir şeye meyletmiyorsa, az rekatı esas alıp namaza devam edecek. Şüpheye düştüğü için her rekattan sonra oturacak ve sonunda sehiv secdesi yapacak.
↘ Bu göz akmasında irin veya kan yoksa abdesti bozulmaz. Göz yaşı akıntısı gibi bir şeyse abdesti bozmaz. Dolayısıyla abdesti bozan bir şey olmadıkça namazını kılar o abdestle. Ama irin veya kan akıyorsa her namaz için abdest almalı.
➡ O üç parası da olabilir. Yerine göre değişir. Ev barınma yani zaruri ihtiyaç olarak kabul ediliyor. Ucuz veya pahalı bir insanın bir evi varsa, o ev ticaret için değilse, ikinci ev bile olsa buna zekat gerekmez.
✔ Allah razı olsun der. O gelin vazgeçebilir, hibe edebilir. Ama gelin hibe ettiyse bir daha geri isteyemez.
▶ Biz buradaki verdiğimiz cevapları fıkha göre veriyoruz. Fıkhın dayandığı temeller var. Başta kitap ve sünnet var. Kitap ve sünnetten çıkmış genel kriterler var. Aile içerisinde mal ayrılığı var. Eşlerden her biri kendi malının sahibidir. Kadın kocasına sormak zorunda değildir. Evin ihtiyacını sağlamak kocanın görevidir. Buna biz nafaka diyoruz. Aile reisi hem eşinin hem de çocuklarının veya ihtiyaçlı ise anne babasının nafakasını sağlamak zorundadır. Nafaka, o kişinin yemesi, içmesi, tedavisidir. Hatta kadın zengin, koca fakir bile olsa, koca o kadının nafakasını temin etmek zorundadır. Kadın buna karışmak zorunda değildir. Eğer kocası fakir, nafakayı temin edemiyorsa o zaman kadın çocukların nafakasını temin eder. Kadın fıkha göre çalışmak için kocasından izin almak zorundadır. Erkek eşine çalışması için izin verdiyse evdeki aksaklıklardan razı olmuş demektir. Çalışma izni vermesi evin ihtiyaçlarına ortak olması demek değildir. İşin ahlaki yönünde, kadının kazancı varsa ailesinin perişan olmasına razı olmaz. İslam hukuku açısından kadın kazancından istediği gibi tasarrufta bulunabilir, kocasına bunu danışmak zorunda değildir. Kocasının istediği yerlere vermek zorunda değildir. Çalışmasına koca karışmıyorsa, zimnen izin vermiş demektir. "Ben çalışmana izin verdim, kazancına ortağız" diyemez.
▶ Eşi kredi çekmeyecek. Ama annesi babası ihtiyaçlı ise nafakasını temin etmek mecburiyeti var.
✅ Keramet, mucizenin bir türüdür. Peygamberlerin Cenab- Hakk'ın izniyle gösterdikleri olağandışı olan hareketlerine biz mucize diyoruz. Genelde peygamberler ya oeygamberliklerini ispat etmek için mucize gösterirler ya da darda kaldıklarında mucize gösterirler. Genelde peygamberler darda kaldıklarında mucize gösterirler. Mesela Hz. Musa (AS), deniz dalmış, firavunun askerinden korunmak elindeki asayı vurmuş ve deniz yarılmış. Hz. İbrahim (AS) ateşe atılmış, Allah (CC) ateşe "serinlik ol" demiş ve ateş yakmamış bu mucizedir. Peygamberimizin (SAV) Kur'an'ı bir mucizedir. Evliyaullah dediğimiz Allah dostu olarak kabul ettiğimiz kişilerin göstermiş olduğu olağanüstü tavırlara keramet denir. Bütün evliyalar keramet gösterecek diye bir şey yok. Keramet olan, Allah'ın (CC) dostu olan kulların gösterdiğidir. İnsanlar istediği zaman keramet gösteremez, Allah (CC) ne zaman isterse o zaman olur. Akaid kitaplarımıza "velilerin kerametleri" konusu girmiştir. Ancak bu imanın esaslarından değildir. Bunu kabul ediyoruz ama bu imanın şartı değildir. Evliyanın veya bir adamın gösterdiği olağanüstü şeye inanmayan kişi dinden çıkmış olmaz.
⏩ İşaretten kastedilen şey lekedir. Hanımefendiler adet olmadan önce leke görüyorlar. Bu lekenin rengi önemlidir. Eğer kan şeklinde ise adet olarak kabul edilir. Eğer öyle değil de sarı su vs. ise değildir. En iyisi böyle bir durumda eğer bu ara sıra oluyorsa doktora görülmesi iyi olur. Doktorun o duruma adet demesiyle adet olarak kabul etmesi, adet değildir derse de adet olarak kabul etmeyip namazlarına devam etmesi iyi olur.
➡ Hayır olmaz. Sonda takılı olduğuna göre orada idrar durmaz ve damlar durur. Dolayısıyla her namaz vakti için abdest almalıdır.
➡ Mezarların, şöyle olacak böyle olacak diye zorunlu bir şekli yoktur. Bir kabre tek bir cenaze konur. Zaruret yoksa ikinci bir cenaze konmaz. Ama zaruret varsa, o cenazenin kemikleri kenara konulur oraya ikinci bir cenaze konulur. Zamanımızda katlı mezarlar bir ihtiyaç haline geldi. Alt kat var, orada cenaze zaten toprağın üzerine konuyor, onun üzerine beton konuluyor. İkinci kata toprak dökülür, ceset betona değmez şekilde olursa ikinci cenaze oraya konulabilir. ⛏
↪ Evet verebilir. Öyle bir şey yapabilmesi onu satın alması demektir. Kesen kişi yemek istiyorsa onu tartar, kasapta onun değeri kaç paraysa onun parasını fakire verir ve yer.
▶ Evet, her bir namazı kaza ederken kamet getirilecek.
▶ Buradaki sigorta hayat sigortasına benziyor. Ya da kasko olarak düşünürsek Diyanet buna cevaz vermiştir. Hayat sigortası ise şüpheli bir şey. Kasko gibi düşünürsek caizdir.
✔ Hanefi mezhebinde 2 rekat kılmak zorunlu. 4 rekat kılarsa mekruh olur. Ama 4 rekat kılarsa da kazası gerekmez. Diğer 3 mezhebe göre iki rekat da kılabilir 4 rekat da kılabilir. İster Hanefi olsun ister şafii, hanbeli olsun dört rekat kılmışsa kazası gerekmez ama mekruhtur.
✅ Birinci derecede farz olması biyolojik ergenlikledir. Kız çocuklarda adet görmeye başlaması, erkeklerde ihtilam olmaya başlamasıdır. Bunun bir yaş sınırlaması yoktur. Genel olarak kızlar 9 yaşından itibaren adet görmeye başlar, erkekler 12 yaşından itibaren. Ama bu kesin bir yaş değildir. Ergen olunca namaz farz olur. Biyoloji olarak ergenlik alameti görülmediyse 15 yaşından itibaren ergen kabul edilir. 15 yaşından itibaren ibadete başlaması zorunludur.
Yazı kaynağı : www.fikriyat.com
Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında
Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.