Bu sitede bulunan yazılar memnuniyetsizliğiniz halınde olursa bizimle iletişime geçiniz ve o yazıyı biz siliriz. saygılarımızla

    karagöz ve hacivat ile ilgili bilgiler

    1 ziyaretçi

    karagöz ve hacivat ile ilgili bilgiler bilgi90'dan bulabilirsiniz

    Karagöz ve Hacivat

    Karagöz ve Hacivat

    Karagöz ve Hacivat, taklide ve karşılıklı konuşmaya dayanan, iki boyutlu tasvirlerle bir perdede oynatılan gölge oyunudur. Karagöz oynatıcısına kurgusal, hayali denir. Yardımcıları çırak, yardak, dayrezen, sandıkkardır. Oyunda konuşmaların değişmesi baş hareketleriyle yapılır.

    Bu iki karakterin gerçekten yaşayıp yaşamadığı, yaşadıysa nerede nasıl yaşadığı kesin olarak bilinmemektedir. Anlatılanlar rivayete dayanır, zira gerçekten yaşamış olsalar bile büyük ihtimalle bahsedilen dönemde tarih kitaplarına girecek kadar önemli bulunmamışlardır. Halk bilimcileri Karagöz'ün bazı oyunlarda Çingene olduğunu kendi ağzıyla itiraf etmesi, Bulgar gaydası çalması ve Evliya Çelebi'nin tanıklığına dayanarak Bizans imparatoru Konstantin'in Çingene seyisi Sofyozlu Bali Çelebi olduğunu ileri sürmektedir.[1] Bir diğer rivayet ise Hacı İvaz Ağa ya da halka mal olan adıyla Hacivat ve Trakya'da bulunan Samakol köyünden demirci ustası Karagöz, Orhan Gazi devrinde Bursa'da yaşamış cami yapımında çalışan iki işçidir. Kendileri çalışmadıkları gibi diğer işçilerin de çalışmasını engellemektedirler. Orhan Gazi'nin, "cami vaktinde bitmezse kelleni alırım" dediği cami mimarı, caminin vaktinde bitmemesine Karagöz ve Hacivat'ın neden olduğunu söyler. Bunun üzerine bu ikili başları kesilerek idam edilir. Karagöz ve Hacivat'ı çok seven ve ölümlerine çok üzülen Şeyh Küşteri, ölümlerinin ardından kuklalarını yaparak perde arkasından oynatmaya başlar. Bu sayede Karagöz ve Hacivat tanınır.

    Kökeni[değiştir | kaynağı değiştir]

    17. yüzyılda son şeklini alan Karagöz gölge tiyatrosunun ne zaman Osmanlı topraklarına geldiğiyle ilgili farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bu görüşlerden bazıları şunlardır:[2]

    Tipler[değiştir | kaynağı değiştir]

    "Karagöz ve Hacivat" oyunlarında, Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan ve toplumun farklı sosyal ve ekonomik katmanlarından gelen tiplerle (kabadayılar, uyuşturucu müptelaları, engelliler vb), İmparatorluk şemsiyesi altında yaşayan çeşitli milletleri temsil eden tiplemelerin (Yahudi, Rum, Arap, Kürt, Acem, Arnavut vb.) hemen hepsi yer alır. Bu tiplemeler temsil ettikleri kitlenin en temel özellikleri (kılık, kıyafet, davranış biçimleri, şarkılar, danslar, maniler vb.) ile ön plana çıkarlar ve perdede göründükleri anda bu özellikleri (işaretleri) ile anında fark edilirler.[3] Bu tiplemeler ve temel özellikleri şunlardır:

    Bunların dışında Osmanlı imparatorluğu sınırları içinde yaşamış her türlü tip perdede yerini almıştır. Bunlardan bazıları: "Rum", "Çingene" "Külhancı", "Pişekâr", "Kavuklu", "Kilci", "Tulumbacılar", "Bekçi", "İmam", "Haham", "Doktor", "Sünnetçi", "Bolulu Aşçı", "Hokkabaz", "Soytarı", "Curcunabazlar", "Köçek", "Cambaz", "Ayvaz Serkis", "Denyo", "Aşık Hasan", "İskele Kâhyası", "Seymenler", "Deliler", "Dansöz", "Bok Ana", "Hımhım", "Kekeme", "Fahişe", "Hermafrodit", "Canan", "Ferhat", "Tahir", "Yaşar (Karagöz'ün oğlu"), "Sivrikoz" (Hacivat'ın oğlu), Hacivat'ın kızı, Sirin'in annesi, Zühre'nin babası vb.[4]

    Tiplemelerin gruplandırılması[değiştir | kaynağı değiştir]

    Karagöz tiplemeleri bazı sanat tarihçileri ve araştırmacılar tarafından kategorilere ayrılarak da incelenmiştir. Örnek olarak bu konuda çok geniş araştırmalar yapmış olan Metin And oyunlardaki tiplemeleri 11 sınıfta incelemiştir[4]

    Bölümleri[değiştir | kaynağı değiştir]

    Türk Gölge tiyatrosu olarak bilinen Karagöz-Hacivat oyunları dört bölümden oluşur.[5] Bunlar:

    Karagöz gereçleri ve tekniği[değiştir | kaynağı değiştir]

    Karagöz tasvirleri izleyiciyle buluşana dek pek çok aşamadan geçirilir. Tasvirler önce tabaklanmış derilere çizilir ve kesilir. Bıçaklarla tasvirin hatları deriye işlenir. Daha sonra doğal yada sentetik boyalarla renklendirme işlemi yapılır. Tasvirleri boyamak için zerdeçal, çivit otu, indigo, kırmız böceği, kokinella ve ceviz gibi geleneksel doğal boyalar kullanılabilir. Karagöz sanatında doğal boyaların önemli bir yeri vardır.

    Karagöz oyunları[değiştir | kaynağı değiştir]

    Yazılı bir metne dayanmayan yani doğaçlama (tulûat) sahnelenen ve bazıları halk efsanelerinden esinlenilen Karagöz oyunlarının otuz kadarı günümüze kadar gelmiştir. Genel olarak "Kâr-ı Kadîm" (eski oyunlar) ve "Nev icad" (yeni oyunlar) olarak iki ana gruba ayrılsalar da tamamının bugüne kalan metinleri Tanzimat sonrası döneme aittir.[9] Belli başlı Karagöz oyunları şunlardır:

    Karagöz'ün konuları[değiştir | kaynağı değiştir]

    Karagöz oyunları yazılı bir metne dayanmazlar. Sözel olarak nesilden nesile aktarılan hikâyeler üzerinde zamanın şartlarına göre çeşitli eklemeler ve çıkartmalar yapılmıştır. Zaman içinde dekor ve kostümlerle karakterlerin davranış ve konuşma biçimlerinde değişiklikler olmuştur. Evliya Çelebi'nin aktardıklarından anlaşıldığına göre, bazı oyunların da değişmeden günümüze kadar gelebildiği anlaşılmaktadır. Bazı oyunlar ise sonradan uydurulmuştur. Hattâ A.Thalasso adlı bir yazar 1877 tarihli "Moliere en Turquie" ve 1888 tarihli "Le Molieriste" adlı eserlerinde bazı Karagöz oyunlarının Molière'in Cimri, Tartuffe, Scapin'in Dolapları adlı oyunlarından uyarlandığını bile ileri sürmüştü.[10]

    Karagöz oyunlarının ortak noktası çok karmaşık olmayan konularının önemsiz gündelik olaylar üzerine kurulu olmalarıdır. Ezbere dayanan bu "açık ve esnek formlu" konular Karagöz ustasının ("Hâyali") doğaçlamasıyla (tulûat) seyircinin tepkisi ve günün getirdiği şartlara göre her seferinde başka bir şekle bürünebilmekteydi. Bu nedenle Karagöz senaryolarının tam bir sınıflamasını yapmak zordur. Bunlardan bazıları kimi meslekleri (arzuhalciler, şairler, güreşçiler vb) hicvederken, bazıları da töreleri ve geleneksel ritüelleri (sünnet gibi) alaya alır. "Tımarhane" oyununda o devrin akıl hastaneleri gösterilirken dışarıda serbest gezenlerin hatta bu kurumlarda çalışan bazı hekimlerin de derhal bu hastanelere kapatılmaları gerektiği vurgulanır. Karagöz ve Hacivat çeşitli işlere girip çıkarlarken, "Hamam" ve "Bahçe" oyunlarında olduğu gibi, bazı mekânlara alınmamaları üzerinden ayrıcalıklı bir zümreyi hicvederler. "Ferhat ile Şirin", "Tahir ile Zühre" ve "Leyla ile Mecnun" gibi bazı Karagöz oyunları ise doğrudan sevilen halk hikâyeleri ve efsanelerinden alınmışlardır. Bu oyunlarda Karagöz ve Hacivat tüm güçleriyle sevenlerin kavuşmaları için çalışırlar. Özgün hikâye hangi diyarda geçerse geçsin, uyarlama oyunda olaylar hep Karagöz ve Hacivat'ın yaşadığı mahallede cereyan eder.[10]

    Yazıya dökülmüş Karagöz senaryolarının en kapsamlı koleksiyonu Almanya'dan gelerek 1933-1949 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde "Arapça ve Farsça kürsüsü"nde akademisyen olarak görev yapmış olan Profesör Helmut Ritter tarafından derlenmişti.[11] Saray kuklacısı Nazif Efendi'nin aktardıklarına dayanan ve hem Almanca hem Türkçe yazılan bu üç ciltlik eser (Hannover, 1924; Leipzig/İstanbul, 1941; Wiesbaden, 1963) baskısı tükendiği için 1968-1970 arasında Cevdet Kudret tarafından Türkiye'de yeniden yayımlanmıştır.

    Musiki[değiştir | kaynağı değiştir]

    Musiki Karagöz oyunlarının olmazsa olmazıdır ve başından beri her Karagöz oyununda mutlaka yer almıştır. Klasikleşmiş Karagöz oyunlarında kullanılan musiki eserleri çok geniş bir yelpaze oluşturur: Başta Osmanlı-Türk musikisinin değişik türleri olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşamış tüm etnik ve dini gruplara ait her tür müzik bu oyunlarda yerini bulmuştur. Karagöz bu yönüyle de birleştirici bir sanat ürünüydü. Karagöz musikisi sabit değildi ve yüzyıllar boyunca değişen toplumsal yapı ve musiki anlayışıyla paralel olarak değişiklikler göstermişti. Türk musikisine ait repertuvarlar daha çok 19. ve 20. yüzyıllara aittir. Son dönemlerde sadece Karagöz oyunları için bazı müzikler bestelenmiş olsa da, bir "tür" olarak "Karagöz musikisi"nden söz edilemez.[12] Karagöz musikisine ait başlıca eserler musiki araştırmacısı Etem Ruhi Üngör tarafından titiz bir çalışma ile bir araya getirilerek yayımlanmıştır. Ağırbaşlı klasik eserlerden hafif şarkılara ve oyun havalarına kadar çok geniş bir yelpazeden oluşan repertuvar şu temel bölümler altında incelenebilir:

    Diğer ülkelerde Karagöz[değiştir | kaynağı değiştir]

    Karagöz Osmanlı topraklarında olgunlaşmış bir gölge oyunudur. Ancak daha sonraları bu gölge tiyatrosu hem Osmanlı idaresinde yaşamış hem de bu imparatorlukla yakın kültürel bağları olan Orta Doğu'daki Arap ülkeleri ile Kuzey Afrika ve Balkan ülkelerinde de aynı derecede popüler olmuştu. Suriye, Mısır, Tunus, Cezayir ve Yunanistan Karagöz'ü alıp karakterlerini ve konularını yerelleştirerek kendi kültürlerine uyarlamışlardır. Diğer şehir ve ülkelerdeki bu yaygınlaşmanın bir nedeni de "agitprop" (ajitasyon (kışkırtma) ve propaganda) amaçlı kullanılmaya müsait olmasıydı. Örneğin Halep'teki oyunlar, 1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan beri itibarı azalmış olan Yeniçeri Ocağı'nı hicvetmek için, Cezayir'de ise sömürgeci Fransızları aşağılamak amacıyla kullanılmıştı. Burada Fransız subayları perdede şeytan formunda betimlenmiş ve Karagöz'e devasa penis ile dövdürülmüştü. Doğal olarak bu gösteriler yasaklanmakta gecikmedi. Türk Karagözü'ne en çok benzeyen form Yunanistan'da ortaya çıkmıştır, Yunanistan'da işlenen gölge oyununun konusu ile birlikte Karaghiozis ve Hatziavatis olan isimlerinde de benzelikler bulunmaktadır.[10]

    Diğer ülkelerin gölge oyunları[değiştir | kaynağı değiştir]

    "Gölge oyunları", ya da "gölge tiyatrosu" "Karagöz ve Hacivat"tan yüzyıllar önce ilk kez Çin'de ortaya çıkmış, buradan diğer Uzak Doğu ülkelerine yayılmış, oradan da İran, Mısır, Osmanlı İmparatorluğu yoluyla nihayet Avrupa'ya gelmişti. Bu yayılışı sırasında gösteriler, yörenin yaşam tarzları ve kültürlerine bağlı olarak form ve tarz değiştirmiştir. Bu ülkeler gölge tiyatrosunun ilk kez ortaya ortaya çıktığı zaman ve özelliklerine göre şöyle sıralanabilir:

    Sahte folklor[değiştir | kaynağı değiştir]

    "Fakelore" sözcüğü, halk bilimi çalışmaları anlamına gelen "folklor" ve İngilizce sahte, uydurma anlamlarına gelen "fake"den türetilmiş bir sözcüktür. 1950'lerde ABD'de Richard Mercer Dorson tarafından ortaya atılan bu kavram, sahte ya da uydurma eserlerin geçmişte gerçekten varmış gibi sunulmasıdır. Bilimsel kanıtlara dayanmadan, otantik sözlü gelenek ürünü bazı metinlerin folklorik ürünler olarak ortaya konması “sahte folklor”, "folklorismus", “icat edilmiş gelenek” ya da "fakelore" kavramlarıyla tarif edilmektedir.[16]

    16. yüzyılda Yavuz Sultan Selim döneminde muhtemelen Mısır'dan Osmanlı'ya gelen ve bir yüzyıl içinde yerelleşerek Türk kültürüne eklemlenen Karagöz, geleneksel tiyatronun bir parçası olduğu için sabit metinlere değil büyük ölçüde tulûata dayanır ve bilinen otuz kadar oyun mekâna, duruma ve zamana göre uzatılır veya kısaltılır. Sonraki yüzyıllarda tekniği ve konularında yeniliklere gidilmiş olmakla birlikte geleneksel yapısında fazla bir değişiklik olmamıştır. Ancak 1941 yılında "tek partili dönem" sırasında iktidar tarafından ısmarlama olarak yazdırılan yedi adet "Karagöz-Hacivat" senaryosunun "Fakelore" kapsamında ele alınması gerektiği ileri sürülmüştür. Bu ısmarlama senaryoların, halk tarafından sevilen folklorik kitapların yeni gereksinimler doğrultusunda düzeltilmesi ve modernleştirilmesini isteyen 1937 tarihli bir İçişleri Bakanlığı genelgesine dayandırıldığı iddia edilmiştir. Pertev Naili Boratav'ın 1988 tarihli "Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği" kitabında aktardığına göre, böyle yapıldığında halka sevdiği kitaplar ve tiplemeler aracılığıyla telkinlerde bulunma, ahlâk dersleri verme imkânı bulunulabilecekti. Boratav bu yöntemin Walt Disney tarafından yaratılmış Miki Fare karakteri vasıtasıyla Batı dünyası tarafından da denendiğini belirtmiştir.[16]

    Bu proje kapsamında dönemin iktidarı tarafından ısmarlama yazdırılan ve 1941'de yayımlanan yedi Karagöz hikâyesi ve yazarları şunlardır:

    Vergi muafiyeti sorunu[değiştir | kaynağı değiştir]

    2012 yılı Haziran ayında Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle "sedef kakmacılık", "bastonculuk", "keçecilik", "çinicilik", "el dokumacılığı" gibi geleneksel, kültürel ve sanat değeri olan bir düzine “kaybolmaya yüz tutmuş mesleğe” vergi muafiyeti getirilmişti. Bu meslekler listesinde yer almayan Kukla yapımcılığı ve oynatımı ile uğraşan bir vatandaşın 2013 yılında "Maliye Bakanlığı"na yaptığı bireysel başvurusuna cevaben bakanlık, "Karagöz ve Hacivat yapımı ve oynatımı" mesleğini “kaybolmaya yüz tutmuş meslekler” arasında kabul etmediğini ve vergi muafiyeti tanınamayacağını belirtmiştir (Maliye Bakanlığı’nın 07.03.2013 tarih ve 38418978-120[9-12/117]-202 sayılı özelgesi).[17]

    Notlar[değiştir | kaynağı değiştir]

    Arkeolog Ekrem Akurgal 1984 yılında Yeni Gündem dergisinden Murat Belge'ye Türk Kültürü ile ilgili verdiği röportajda, hiçbir sanatın kendinden önceki ya da çevresindeki sanatın etkisinde kalmamış olamayacağını vurguladıktan sonra, kültürel devamlılığın folklorik türüne bir örnek olarak Karagöz'ün başındaki ışkırlağın tıpkı Mevlevi külahı gibi Hititler'den kalma olduğunu söylemiş, bu bilginin kitaplarında da yer aldığını eklemişti.[18]

    Ayrıca bakınız[değiştir | kaynağı değiştir]

    İlgili kitaplar[değiştir | kaynağı değiştir]

    Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

    Dış bağlantılar[değiştir | kaynağı değiştir]

    Yazı kaynağı : tr.wikipedia.org

    Karagöz ve Hacivat kimdir?

    Karagöz

    Karagöz, şeffaflaştırılmış deriden yapılan “tasvir” lerin, arkadan verilen ışıkla beyaz perde üzerine yansıtılması temeline dayanan, değnekler yardımı ile oynatılan söze dayalı Türklere özgü gösteri türüdür.  Oyun adını Karagöz’den almaktadır.  Karagöz adı ile yaygın olarak bilinen bu oyuna, halk arasında  “Hacivat”  denildiği de bilinmektedir. Teknik olarak obje yansıtma tiyatrosu olarak da tanımlanabilmektedir.

     Akademik ortamda ise günümüze kadar gölge oyunu olarak ele alınmıştır. 

    Gölge oyununun kaynağı Güneydoğu Asya ülkeleri olarak kabul edilir. Türkiye’ye gelişi hakkında ise değişik görüşler vardır. Georg, Jacob tarafından savunulan görüşe göre, gölge oyununun Çin’den Moğollara geçtiği, buradan da Türklerin Anadolu’ ya göçleri sırasında beraberlerinde getirdiği şeklindedir.

    Karagöz oynatan sanatçıya hayali denilmektedir. Karagöz sanatçıları yeni oyunları yaratma ve halkın ihtiyaçlarını belirlemede önderlik etmiş yazar, yönetmen, müzisyen, oyuncu ve tasvir yapımcısı kimliklerini birleştiren çok yönlü sanat adamlarıdır. Bu sanatçılar oyunlardaki bütün tipleri ve müzikleri tek başına seslendiren, oyunları izleyici kitlesine göre doğaçlama olarak değiştirebilen, tasvirlerini kendi yapan ve bu yönleriyle örneğine az rastlanan yetenek ve zekâya sahip kişilerdir.

    Karagöz sanatçıları usta çırak ilişkisi içinde yetişmektedir. Karagöz Sanatçısının,   yanına çırak olarak giren “yardak” adı verilen yardımcısının eğitimi, tasvirlerin değneklere takılması ile başlar ve yardağın oyun oynatabilecek niteliğe erişmesine kadar devam eder. Eskiden oyun takımı ile görevli kişiye “sandıkkâr”,  şarkıları, türküleri okuyanlara  “yardak”, tef çalan yardımcıya da “dayrezen” adı verilmekteydi. Günümüzde Karagöz sanatçısına yardım edenlerin tamamına  “yardak “ denilmektedir.

    Karagöz’de konular, komik öğeler öne çıkarılarak işlenmekte; çifte anlamlar, abartmalar, söz oyunları, ağız taklitleri belli başlı güldürü öğesi olarak yer almaktadır.

    Karagöz oyunlarında, geleneğe bağlı olarak, değişiklik yapılmadan oynatılan oyunlara “kar-i kadim” oyunlar, yeni oluşturulanlara  “nev- icat” oyunlar denilmektedir.

    Karagöz; oyunun başrol oyuncusudur. Okumamış, cesur, tepkilerini çabuk açığa vuran, çabuk öfkelenip kavga eden, yalancılığa ve ikiyüzlülüğe tahammül edemeyen, gerçekçi bir halk adamıdır. Halk diliyle konuşur. Oyundaki eğitimli tiplerin konuşmalarını anlamaz ya da anlamaz görünüp sözcüklere ters anlamlar verir. Bu karşıtlıklardan gülünçlükler doğar. Kurnaz değildir. Her işe burnunu sokan, patavatsız yapısından dolayı sık sık zor durumda kalır, oyunun sonunda bir yolunu bulup işin içinden sıyrılmayı başarır. 

    Hacivat;oyunun önemli iki kişisinden biridir. İnce yüzlü sivri sakallıdır. İyi eğitim görmüş, bilgili, arabulucu ölçülü, ağırbaşlı kişisel çıkarlarını önde tutan, kurnaz, içten pazarlıklı nabza göre şerbet veren tüm mahallelinin akıl danışıp yardım istediği, her kalıba girebilen kurnaz bir tiptir.  Müzikten edebiyattan anlayan her konuda biraz bilgisi olan işadamıdır. Karagözü çalıştırarak onun sırtından geçinmeye çalışır.

    Karagöz ve Hacivat dışında yer alan diğer tipler: Çelebi, Matiz, Tiryaki, Beberuhi, Arnavut, Yahudi, Rum, Frenk, Ermeni, Acem, Arap, Kürt, Laz, Kastamonulu, Kayserili, Rumelili, Anadolulu, Efe, Zeybek, Zenneler ile oyunun konusuna göre eklenen farklı tiplerdir.

    Karagöz oyunlarında tipler, yöresel müzik ve danslar eşliğinde perdeye gelirler. Karagöz oyunlarında, söz, müzik, dans ve tasvir hareketlerinin uyumu ile bütünlük sağlanır.

    Karagöz Oyunu Dört Bölümden Oluşmaktadır.

    Karagöz’ün Tekniği: Karagöz, eskiden  oyun oynanacak mekanda iki nokta arasına iplerle gerilerek kurulan “Kari Kadim Perde” ile oynatılırken, günümüzde bir çerçeveye gerili perde ile oynanmaktadır.  Karagöz’ün oynatıldığı beyaz perdeye “ayna” denilmekte, bunun ölçüsü önceleri 2x2,5 m iken sonraları 110x80 cm ebadında yapılmaya başlamıştır. İç tarafta perdenin alt çizgisine paralel kurulmuş rafa “Peş Tahtası”(destgah) denir. Oyunda bunun üzerinde zil, tef, kamış, “nareke” (düdük), hayal ağacı (birden fazla tasviri tutmaya yarayan Y biçimindeki çatal değnek)  perdeyi aydınlatacak kandil veya ampul vardır. Oyunda kullanılan tasvirler genellikle 32 – 40 cm büyüklüğünde olur. Tasvirler 50 cm. boyunda, 1 cm. çapında gürgen ağacından yapılmış değneklerle oynatılır. Karagöz’de kullanılan perdede de değişiklikler olmuştur.

    TASVİRLER

    Karagöz’de yer alan tipler “tasvirler” yoluyla canlandırılır. Tasvir, deriden yapılan iki boyutlu Karagöz kuklalarına verilen isimdir. Şeffaflaştırılmış deve, düve, manda, at, eşek ve keçi derisinden yapılıp, doğal boya ile renklendirilmektedir. Tasvir yapımı geleneksel el sanatlarımız içerisinde yer alıp, Karagöz sanatının sürdürülmesine katkı sağlayan etnografik oynatım malzemesidir.

    Karagöz’ün eskiden beri saraylarda, konaklardakahvehanelerde, bahçelerde ve özel ortamlarda oynatıldığı bilinmektedir.  Günümüzde ise tiyatro salonlarında, okullarda, festival ve şenliklerde, medya organlarında ve açık alanlarda da Karagöz   oynatılmaktadır.    

    Karagöz  gösterileri, toplumun   her kesiminde takdir toplamış beğeniyle izlenmiştir. Bu durum 19. yüzyılın ortalarına kadar sürmüştür. Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıfladığı gerileme döneminde Karagöz sanatçılarının yöneticilerle ilgili eleştirilerinin artması, yöneticileri rahatsız etmiş, siyasal taşlamalara yasak getirilmiştir. Hem siyasal yasaklamalar hem de Batı tiyatrosunun 19. yüzyılda  Türkiye’ye girmesi, sosyal ve ekonomik değişiklikler Karagöz gösterilerine ilgiyi azaltmıştır. 19. yüzyılın sonu, 20. yüzyılın başı savaşlarla geçen bir dönem olduğundan Karagöz sanatçıları gösteri yapma olanağı bulamamış,  birçoğu sanatı bırakmıştır. Cumhuriyet döneminde, 1932 yılında Halk Evlerinin açılmasıyla Karagöz sanatçıları sanatlarını yeniden icra etme olanağını bulmuşlardır. 1952 yılında Halk Evlerinin kapatılmasıyla Karagöz sanatçıları tekrar sıkıntılı bir döneme girmişlerdir. Daha sonraki Karagöz, çalışmaları, meraklıları tarafından bireysel çabalarla sürdürülmüştür. 1970 yılından sonra kurulan Kültür Bakanlığı’nın destekleme çalışmaları, bu sanatın canlandırılması ve yaşatılmasında etkili olmuştur. 

                

    Yazı kaynağı : aregem.ktb.gov.tr

    Karagöz ve Hacivat

    Karagöz Hacıvat

    Karagöz Kuklaları

    Hayâlî Emin Şenyer’in Sitesine Hoşgeldiniz

    Geleneksel kültürümüzün ortaoyunu ve meddah ile birlikte en önemli köşe taşlarından biri olan Geleneksel Türk Gölge Oyunu KARAGÖZ HACIVAT günümüzden yüz yıllarca önce ortaya çıkmış, insanları eğlendirirken düşündürmüş, zaman zaman toplumsal bilinç oluşmasında öncü bir rol oynamıştır. Karagöz toplumsal hafızamızda öylesine yer etmiştir ki hayatında hiç karagöz seyretmemiş çocuklar bile Karagöz ve Hacıvat’ı görür görmez tanırlar.

    Gölge oyunlarının ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı hakkında kesin bilgi olmamakla birlikte Asya (Java, Endonezya, Çin) kökenli olduğu bilinmektedir. Gölge oyununun Türk kültüründe ne zaman ortaya çıktığı, Karagöz ve Hacıvat olarak ne zaman biçimlendiği ise bir muamma olma özelliğini korumaktadır. Her ne kadar bu konuyla ilgili bir takım tezler ortaya atılmış ise de bunların hiç biri kesin değildir. Zaten bu tezlerin bir bölümü söylenti olmaktan öteye gidememiştir. En çok bilineni ise Karagöz ile Hacıvat’ın Bursa Ulucami’de inşaat işçisi olarak çalıştıkları ve şakalaşmaları yüzünden inşaatın yavaş ilerlemesinden dolayı Padişah Sultan Orhan’ın ikisini idam ettirmeleri üzerine olan söylentidir.. Ancak bilinmesi gerekir ki Ulu Cami Sultan Orhan döneminde değil Yıldırım Bayezid zamanında yapılmıştır, dolayısıyla bu söylentinin gerçeklikle bir ilgisi olamaz. Ayrıntılar için Lütfen Tıklayınız.
    Evliya Çelebi ise Karagöz’ün Bizans tekfurunun seyisi olduğunu ve yılda bir kez Hacıvat ile buluştuklarını, sohbetlerinde mizaha çokça yer verdiklerini yazar, ancak konuya bilimsel bakış açısıyla yaklaşan kişiler Evliya Çelebi’nin bu görüşlerine itibar etmemektedirler.
    Tahir Alangu, Karagöz oyunlarında bolca Çingenece kelime bulunduğu için Karagöz bir Çingenedir der ama ortaya bilimsel bir kanıt koyamaz. Prof. Metin And, 1517’de Mısır’dan gelmiştir der ve bazı kanıtlar gösterir ama bu kanıtlar ikna edici değillerdir. Cevdet Kudret, Metin And’ın bu görüşünü çürüten bir yazı kaleme almıştır. Bunlar gibi daha pek çok iddia vardır ama bunların hiçbiri iddia olmanın ötesine geçememişlerdir.

    Karahallı Karagöz gösterisi
    Karahallı (Uşak) Kültür Merkezindeki Gösterimiz

    ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİLER İÇİN

    Gölge oyunumuz Hacıvat Karagöz bir zamanlar toplumun en önemli eğlencesiydi. Eskiden ramazan gecelerinde mutlaka ramazan eğlencesi yapılır, büyük bir sabırla beklenen iftar topu atıldıktan sonra iftariyelikler sofraya gelirdi. İftar yemeğini yiyen herkes doğruca Karagöz seyretmeye giderdi. Önce perde arkasındaki ışık yanar, nâreke zırıltısı ve tef velvelesi ile göstermelik kalktıktan sonra Hacıvat Çelebi şarkı söyleyerek gelir ve “Ne olur şu dört köşe perdede bana da bir kafadar olsa ah bana bir eğlence medett amannnnnnnnnnnnnnn amannnnnnnnnnnnnnnn…” diye Karagözü çağırmaya başlardı. Ve tabii herkes kahkahaları patlatırdı. Muhavere denilen atışma bölümü bittikten sonra fasıl bölümü başlar, bu bölümde oyunun akışına göre Zenne , Çelebi ,Tuzsuz Deli Bekir , Beberuhi , Tiryaki , Acem , Laz , Matiz , Zeybek gibi tipler perdeye gelirler, oyunlarını oynarlar ve sonunda bir çengi ya da köçek çıkarak seyircileri eğlendirirlerdi. Tabii ki sünnet düğünü denilince de akla hemen gölge oyunu gelirdi. Karagöz Hacıvat gösterisi yapılmayan bir sünnet düğünü gelen davetlilerden tam not alamazdı. Şeyh Küşteri’den beri deriden yapılan ve kök boya kullanılarak boyanan tasvirler hayali’nin elinde can bulurdu.

    Karagöz oyunları tabii ki sadece ramazan eğlencelerinde veya sünnet düğünlerinde oynatılmazdı, bu kadîm sanatımız hayatın her alanıyla öylesine iç içe geçmişti ki Karagöz’ü günlük hayatın her alanında görmek mümkündü. Örneğin hemen hemen her evde Karagöz Hacıvat oynatılırdı, kim mi oynatırdı; tabii ki anneler, babalar, nineler, dedeler… “Karagöz’üm sütünü içtin mi, yok içmedim, ama sütünü içersen daha akıllı olursun, daha çabuk büyürsün” gibi.. Günümüzde de anne babaların evlerinde karagöz oynatmalarını diliyoruz ve elimizden geldiğince bunu teşvik etmeye çalışıyoruz.

    Karagöz’ü yaşatmak ve Karagöz ile ilgilenenlere, özellikle de Sınıf Öğretmenleri, Türkçe Öğretmenleri, Edebiyat Öğretmenleri ve öğrenci arkadaşlarımıza bir başvuru kaynağı oluşturabilmek, eğitim sistemimizde Karagöz hakkındaki yanlış bilgilerin düzeltilmesine katkıda bulunmak ve dünyada bu sanatın bir Türk sanatı olduğunun bilinmesi amacıyla bu siteyi yaptık (Biz siteyi yaptıktan yıllar sonra UNESCO Karagöz’ü Somut Olmayan Kültürel Miras kapsamına aldı). Kültürümüze hizmet edebildiysek ne mutlu …

    KARAGÖZ HACIVAT RESMİ VE HAYATI

    Bu arada şunu da belirteyim; Karagöz bir kukla değildir, bilindiği gibi kukla üç boyutlu bir nesnedir, Karagöz ise iki boyutlu tasvirler ile oynatılır. Karagöz oynatan kişiye HAYÂLÎ denir, hayali’nin yardımcısına ise yardak adı verilir. Hayâlî sıfatı, bir usta yanında uzun yıllar yardaklık (yardımcılık, çıraklık) yapmış ve hakkıyla Karagöz Hacıvat oynatabilecek kıvama gelmiş kişilere ustası tarafından verilir. Hiç kimse kendi kendine “Ben Hâyalî’yim” diye ortaya çıkamaz. Bazen bir yerlerden bir Karagöz Hacivat tasviri bulup ben Hayali’yim diye ortaya çıkan insanları gördükten sonra bu bilgiyi de buraya ekleyeyim dedim… Zira Karagöz sanatında bir usta yanında yetişmiş olmayan, dolayısıyla ehil olmayan kişiler Karagöz sanatımıza büyük zararlar vermektedirler. Aslında son derece eğlenceli olan Karagöz ve Hacıvat oyunları ehil olmayan insanların elinde sade suya tirit misali eğlenceli hiç bir yönü olmayan sıkıcı bir gösteri olmaktan öteye gidememektedir. Bu yüzden de iyi bir ustadan Karagöz seyretmemiş olan insanlar “Karagöz’de bu muymuş” deyip bir daha Karagöz seyretmeye gitmemektedirler. Ayrıca bir de asetat ya da benzeri şeffaf malzemeler ile tasvir yapıp Karagöz oynatmaya kalkanlar var ki bu durum tam bir faciadır, zaman zaman evinde çocuklarına amatörce Karagöz Hacıvat oynatmak isteyen kişilere tavsiye ettiğim asetat ile Karagöz tasviri yapımı elbette ki profesyonel bir karagözcünün yapacağı iş değildir. Gerçek bir karagöz ustası tasvirlerini kök boya kullanarak deriden yapar ve tüm tiplemeleri farklı ses tonu ve farklı şive ile seslendirir, (kadın sesleri de dahil olmak üzere).

    İnternetin hayatımızda yaygınlaşmasıyla birlikte her konuda olduğu gibi Karagöz konusunda da bilen bilmeyen kişiler internet siteleri, sayfaları hazırlıyorlar, bunların bir kısmı bizim sitemizden kopyalanmış yazılar olmakla birlikte, bir kısmı da Karagöz Hacıvat konusunu bilmeyen kişiler tarafından ulu orta yazılmış bilgilerdir. Elbette ki Karagöz konusunda daha çok kitap, makale vs. yazılsın ama kaliteli olmak kaydıyla. Üç kitap okuyarak kendini uzman zanneden kişiler tarafından değil. Yüzlerce yıllık geçmişi olan Karagöz sanatımız bu kadar özensiz bir yaklaşımla değerlendirilmemelidir.

     Ben, karagöz sanatımızın gelmiş geçmiş en büyük ustalarından biri olan Hayâlî Safderî Metin Özlen’in yanında yetiştim. Ustam bir gün TRT’nin çektiği bir belgesel programda bana Hayâlî sıfatını layık gördü ve bir de Mahlâs verdi, “Sen deriyi çok güzel işliyorsun, eskiden deriyi iyi işleyenlere saraç denirdi, o yüzden senin adın Hayâlî Saraç Emin olsun” dedi ve bana hayatımın en büyük onurunu vermiş oldu. Ve ben ancak o tarihten sonra profosyonelce Karagöz oynatmaya başlayabildim.

    Okullar İçin Karagöz Hacıvat Gölge Oyunu Seti

    Önemli not:Lütfen sitedeki yazı ve resimleri kopyalayarak izinsiz olarak kendi sitenizde kullanmayınız, biraz araştırma yaparak kendiniz daha iyisini yapabilirsiniz. Eğer sitenizde karagöz’e yer vermek istiyorsanız bana bir mail atın, yardımcı olacağımdan emin olabilirsiniz.

    Hayâlî Saraç Emin
    EMİN ŞENYER

    Yazı kaynağı : www.karagoz.net

    Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında

    Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.

    Yazının devamını okumak istermisiniz?
    Yorum yap