kan tükürsün adını candan anan dudaklar
kan tükürsün adını candan anan dudaklar bilgi90'dan bulabilirsiniz
~ KISKAN� ~ FARUK NAF�Z �AMLIBEL
KISKAN�
Sak�n bir s�z s�yleme, y�z�me bakma sak�n
Sesini duyan olur, sana g�z koyan olur
D��man�md�r seni kim bulursa cana yak�n
Anan bile ok�asa benim ba�r�m kanolur.
Dilerim Tanr�'dan ki, sana a��k kucaklar
Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun
Kan t�k�rs�n ad�n� candan anan dudaklar
Sana benim g�z�mle bakan g�zler k�rolsun!
(Bir �m�r B�yle Ge�ti)
Faruk Nafiz �aml�bel
( 1898 - 1973 )
B�y�k T�rk �iiri Antolojisi 1, S. 107-108
Yazı kaynağı : www.siirparki.com
Edebi Sanatlar (Söz Sanatları) – Süleyman Güler
Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması)
Benzetme amacı olmaksızın bir sözün, başka bir sözün yerine kullanılmasına mecaz-ı mürsel denir.
Örnek:
Bu dörtlükte “kucaklar, dudaklar, gözler” sözcükleri ile ad aktarması yapılmıştır. Burada parça-bütün i
lişkisi söz konusudur. “Kucak, dudak, göz” gibi insanın bazı organları söylenerek “insan” kastedilmiştir.
Teşbih (Benzetme)
Aralarında ortak yön bulunan iki şeyden zayıfın kuvvetliye benzetilmesine teşbih denir. Benzetmede dört unsur vardır:
-Benzeyen (zayıf unsur)
-Kendisine benzetilen (kuvvetli unsur)
-Benzetme yönü (iki varlık arasındaki ortak yön)
-Benzetme edatı (gibi, kadar, sanki, misal, tıpkı, benzer, andırır, âdeta …)
Örnek:
Tam bir benzetmede bu dört unsur bulunur. Bu dört unsurun da bulunduğu benzetmelere ayrıntılı benzetme denir.
“Yolcuyum bir kuru yaprak misali
Rüzgârın önüne atılmışam ben”
Bu dizelerde de tam bir benzetme söz konusudur.
-Benzeyen: ben
-Kendisine benzetilen: kuru yaprak
-Benzetme yönü: rüzgârın önüne atılmak
-Benzetme edatı: misali
Örnek:
Bazen teşbihin öğelerinden benzetme yönü söylenmez. Bu tür benzetmelere kısaltılmış benzetme denir.
“Kardeşi tıpkı tilkidir, ondan kendini sakın.”
cümlesinde kısaltılmış benzetme vardır. Bu cümlede benzetme yönü söylenmemiştir.
-Benzeyen: kardeşi
-Kendisine benzetilen: tilki
-Benzetme yönü: (yok)
-Benzetme edatı: tıpkı
Örnek:
Benzetme edatı bulunmayan benzetmelere pekiştirilmiş benzetme denir.
“Yollar köyleri saran eskimiş çerçeveler”
cümlesinde pekiştirilmiş benzetme vardır. Bu cümlede benzetme edatı söylenmemiştir.
Benzeyen: Yollar
Kendisine Benzetilen: Eskimiş çerçeveler
Benzetme Yönü: Saran
Benzetme edatı: (yok)
Örnek:
Benzetme öğelerinden sadece benzeyen ve kendisine benzetilenin kullanılması ile yapılan benzetmelere teşbih-i beliğ denir.
“Nedendir de kömür gözlüm nedendir
Şu geceki benim uyumadığım
Çetin derler ayrılığın derdini
Ayrılık derdine doyamadığım”
Bu dörtlükte “kömür gözlüm” sözleriyle teşbih-i beliğ yapılmıştır. Gözler renk bakımından kömüre benzetilmiş; ama benzetme yönü ile benzetme edatı, söylenmemiştir.
Benzeyen: göz
Kendisine benzetilen: kömür
Benzetme yönü: (yok)
Benzetme edatı: (yok)
İstiare (Eğretileme)
Benzetmenin asıl unsuru olan benzeyen ve benzetilenden yalnızca biri kullanılarak yapılır.
Açık İstiare: Benzeyenin bulunmayıp yalnızca benzetilenle yapılan istiaredir.
Örnek:
”Akşamın kızıllığı Uludağ eteklerinde al ipek gibidir bu akşam.”
Bu cümlede benzeyen “akşamın kızıllığı”, kendisine benzetilen ise “al ipek” sözleridir. Görüldüğü gibi bu cümlede benzetme vardır. Bu iki temel unsurdan benzeyeni çıkardığımızda:
Bu dizede benzeyen “akşamın kızıllığı” sözü söylenmemiş, yalnızca kendisine benzetilen “al ipekten” sözü kullanılmıştır. Sadece kendisine benzetilen söylendiği için bu dizede açık istiare vardır.
Kapalı İstiare: Benzetilenin bulunmayıp yalnızca benzeyenle yapılan istiaredir.
Örnek:
Bu dizelerde “yalnızlık”, “suya” ya da “tere” benzetilmiştir. Ancak kendisine benzetilen “su ya da ter” söylenmemiş, özelliği olan “damlamak” söylenmiş, böylece kapalı istiare yapılmıştır.
Teşhis (Kişileştirme)
İnsan dışındaki varlıklara insan özelliği verme sanatına teşhis (kişileştirme) denir.
Örnek:
“Besbelli her saat artar kederi
Belki de yüreği yara dağların.”
İnsana ait ‘yüreği yaralı’ ve ‘kederli’ olmak dağlara verilmiştir.
İntak(Konuşturma)
İnsan dışındaki varlıkları konuşturmaktır. Her intak sanatında teşhis sanatı vardır; ancak her teşhiste intak sanatı yoktur.
Örnek:
Bildiğiniz gibi kuşlar, insan gibi konuşamaz. Ama yukarıdaki dizelerde bir kuşa insana özgü bu nitelik verilerek kuş kişileştirilmiştir. Dörtlükte kişileştirilen bu varlığın sözleri de yer almıştır. Yani kuş, konuşturulmuştur. Öyleyse bu dörtlükte aynı zamanda intak sanatı vardır.
Kinaye (Değinmece)
Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanmaktır.
Uyarı: Kinayede daha çok mecaz anlam kastedilir.
Örnek:
”Bulamadım dünyada gönle mekân
Bu dizelerde kinaye vardır. “Gül” ve “diken” sözcükleriyle kinaye yapılmıştır. Gerçekte her gülün etrafında diken de vardır. Bu gerçek anlamdır; ama kastedilen bu değildir. Bundan hareketle mecaz anlam anlatılmak istenmiştir: Nerede bir iyilik, güzellik varsa onun etrafında kötülükler de vardır.
Tevriye(Amacı Gizleme)
İki değişik anlamı olan bir sözcüğün bir dize ya da beyitte iki anlamının da kullanılmasıdır.
Örnek:
“Bu kadar letafet çünkü sende var
Beyaz gerdanında bir de ben gerek”
İkinci dizede “ben” tevriyeli kullanılmıştır. Yakın anlamı,vücuttaki siyah kabartı; uzak anlamı ise, I. Tekil kişi.
Tezat(Karşıtlık)
Aralarında ilgiden dolayı, birbirine zıt kavramları bir arada kullanmaktır.
Örnek:
“Meyhâne mukassi görünür taşradan ammâ
Bir başka ferah başka letâfet var içinde”
Nedim’in bu beytinde meyhanenin hem sıkıntılı hem de ferah ve latif olduğu söyleniyor. Akla ve mantığa uygun bir şekilde, bir varlığın birbirine zıt özellikleri bir arada söylenmiş oluyor.
Cinas
Yazılışları aynı,anlamları farklı sözcüklerin bir arada kullanılmasıdır.
Örnek:
Dilimizde ‘yer kabuğunun çıkıntılı, yüksek, eğimli yamaçlarıyla çevresine hâkim ve oldukça geniş bir alana yayılan bölümleri” anlamında “dağ”, bir de “acısı yüreğine işlemek” anlamında “dağlamak” sözcüğü vardır. Şair, yazım bakımından aynı seslerden oluşan, farklı varlık ve kavramları karşılayan bu “dağlar” sözcüklerini kullanarak cinas yapmıştır.
Mübalağa (Abartma)
Sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi olduğundan daha çok ya da olduğundan daha az göstermektir.
Örnek:
dizelerinde şair. Çanakkale’de vatan savunmasında şehit olan vatan evlatlarının çokluğunu anlatırken abartmadan yararlanmıştır. Toprağı sıksan şehit fışkıracak” sözleri ile şair, toprağın her karışında bir şehidin yattığını anlatmak istemiştir. Gerçekte toprağı sıktığınızda ya da toprağı avuçladığınızda bir şehitle karşılaşmazsınız. Ama şair, vatan için kendini feda edenlerin çokluğunu bu şekilde ifade etmiştir.
Yazı kaynağı : suleymanaguler.wordpress.com
Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında
Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.