hacivat ve karagöz hakkında bilgi
hacivat ve karagöz hakkında bilgi bilgi90'dan bulabilirsiniz
Karagöz ve Hacivat
Karagöz ve Hacivat, taklide ve karşılıklı konuşmaya dayanan, iki boyutlu tasvirlerle bir perdede oynatılan gölge oyunudur. Karagöz oynatıcısına kurgusal, hayali denir. Yardımcıları çırak, yardak, dayrezen, sandıkkardır. Oyunda konuşmaların değişmesi baş hareketleriyle yapılır.
Bu iki karakterin gerçekten yaşayıp yaşamadığı, yaşadıysa nerede nasıl yaşadığı kesin olarak bilinmemektedir. Anlatılanlar rivayete dayanır, zira gerçekten yaşamış olsalar bile büyük ihtimalle bahsedilen dönemde tarih kitaplarına girecek kadar önemli bulunmamışlardır. Halk bilimcileri Karagöz'ün bazı oyunlarda Çingene olduğunu kendi ağzıyla itiraf etmesi, Bulgar gaydası çalması ve Evliya Çelebi'nin tanıklığına dayanarak Bizans imparatoru Konstantin'in Çingene seyisi Sofyozlu Bali Çelebi olduğunu ileri sürmektedir.[1] Bir diğer rivayet ise Hacı İvaz Ağa ya da halka mal olan adıyla Hacivat ve Trakya'da bulunan Samakol köyünden demirci ustası Karagöz, Orhan Gazi devrinde Bursa'da yaşamış cami yapımında çalışan iki işçidir. Kendileri çalışmadıkları gibi diğer işçilerin de çalışmasını engellemektedirler. Orhan Gazi'nin, "cami vaktinde bitmezse kelleni alırım" dediği cami mimarı, caminin vaktinde bitmemesine Karagöz ve Hacivat'ın neden olduğunu söyler. Bunun üzerine bu ikili başları kesilerek idam edilir. Karagöz ve Hacivat'ı çok seven ve ölümlerine çok üzülen Şeyh Küşteri, ölümlerinin ardından kuklalarını yaparak perde arkasından oynatmaya başlar. Bu sayede Karagöz ve Hacivat tanınır.
Kökeni[değiştir | kaynağı değiştir]
17. yüzyılda son şeklini alan Karagöz gölge tiyatrosunun ne zaman Osmanlı topraklarına geldiğiyle ilgili farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bu görüşlerden bazıları şunlardır:[2]
Tipler[değiştir | kaynağı değiştir]
"Karagöz ve Hacivat" oyunlarında, Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan ve toplumun farklı sosyal ve ekonomik katmanlarından gelen tiplerle (kabadayılar, uyuşturucu müptelaları, engelliler vb), İmparatorluk şemsiyesi altında yaşayan çeşitli milletleri temsil eden tiplemelerin (Yahudi, Rum, Arap, Kürt, Acem, Arnavut vb.) hemen hepsi yer alır. Bu tiplemeler temsil ettikleri kitlenin en temel özellikleri (kılık, kıyafet, davranış biçimleri, şarkılar, danslar, maniler vb.) ile ön plana çıkarlar ve perdede göründükleri anda bu özellikleri (işaretleri) ile anında fark edilirler.[3] Bu tiplemeler ve temel özellikleri şunlardır:
Bunların dışında Osmanlı imparatorluğu sınırları içinde yaşamış her türlü tip perdede yerini almıştır. Bunlardan bazıları: "Rum", "Çingene" "Külhancı", "Pişekâr", "Kavuklu", "Kilci", "Tulumbacılar", "Bekçi", "İmam", "Haham", "Doktor", "Sünnetçi", "Bolulu Aşçı", "Hokkabaz", "Soytarı", "Curcunabazlar", "Köçek", "Cambaz", "Ayvaz Serkis", "Denyo", "Aşık Hasan", "İskele Kâhyası", "Seymenler", "Deliler", "Dansöz", "Bok Ana", "Hımhım", "Kekeme", "Fahişe", "Hermafrodit", "Canan", "Ferhat", "Tahir", "Yaşar (Karagöz'ün oğlu"), "Sivrikoz" (Hacivat'ın oğlu), Hacivat'ın kızı, Sirin'in annesi, Zühre'nin babası vb.[4]
Tiplemelerin gruplandırılması[değiştir | kaynağı değiştir]
Karagöz tiplemeleri bazı sanat tarihçileri ve araştırmacılar tarafından kategorilere ayrılarak da incelenmiştir. Örnek olarak bu konuda çok geniş araştırmalar yapmış olan Metin And oyunlardaki tiplemeleri 11 sınıfta incelemiştir[4]
Bölümleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Türk Gölge tiyatrosu olarak bilinen Karagöz-Hacivat oyunları dört bölümden oluşur.[5] Bunlar:
Karagöz gereçleri ve tekniği[değiştir | kaynağı değiştir]
Karagöz tasvirleri izleyiciyle buluşana dek pek çok aşamadan geçirilir. Tasvirler önce tabaklanmış derilere çizilir ve kesilir. Bıçaklarla tasvirin hatları deriye işlenir. Daha sonra doğal yada sentetik boyalarla renklendirme işlemi yapılır. Tasvirleri boyamak için zerdeçal, çivit otu, indigo, kırmız böceği, kokinella ve ceviz gibi geleneksel doğal boyalar kullanılabilir. Karagöz sanatında doğal boyaların önemli bir yeri vardır.
Karagöz oyunları[değiştir | kaynağı değiştir]
Yazılı bir metne dayanmayan yani doğaçlama (tulûat) sahnelenen ve bazıları halk efsanelerinden esinlenilen Karagöz oyunlarının otuz kadarı günümüze kadar gelmiştir. Genel olarak "Kâr-ı Kadîm" (eski oyunlar) ve "Nev icad" (yeni oyunlar) olarak iki ana gruba ayrılsalar da tamamının bugüne kalan metinleri Tanzimat sonrası döneme aittir.[9] Belli başlı Karagöz oyunları şunlardır:
Karagöz'ün konuları[değiştir | kaynağı değiştir]
Karagöz oyunları yazılı bir metne dayanmazlar. Sözel olarak nesilden nesile aktarılan hikâyeler üzerinde zamanın şartlarına göre çeşitli eklemeler ve çıkartmalar yapılmıştır. Zaman içinde dekor ve kostümlerle karakterlerin davranış ve konuşma biçimlerinde değişiklikler olmuştur. Evliya Çelebi'nin aktardıklarından anlaşıldığına göre, bazı oyunların da değişmeden günümüze kadar gelebildiği anlaşılmaktadır. Bazı oyunlar ise sonradan uydurulmuştur. Hattâ A.Thalasso adlı bir yazar 1877 tarihli "Moliere en Turquie" ve 1888 tarihli "Le Molieriste" adlı eserlerinde bazı Karagöz oyunlarının Molière'in Cimri, Tartuffe, Scapin'in Dolapları adlı oyunlarından uyarlandığını bile ileri sürmüştü.[10]
Karagöz oyunlarının ortak noktası çok karmaşık olmayan konularının önemsiz gündelik olaylar üzerine kurulu olmalarıdır. Ezbere dayanan bu "açık ve esnek formlu" konular Karagöz ustasının ("Hâyali") doğaçlamasıyla (tulûat) seyircinin tepkisi ve günün getirdiği şartlara göre her seferinde başka bir şekle bürünebilmekteydi. Bu nedenle Karagöz senaryolarının tam bir sınıflamasını yapmak zordur. Bunlardan bazıları kimi meslekleri (arzuhalciler, şairler, güreşçiler vb) hicvederken, bazıları da töreleri ve geleneksel ritüelleri (sünnet gibi) alaya alır. "Tımarhane" oyununda o devrin akıl hastaneleri gösterilirken dışarıda serbest gezenlerin hatta bu kurumlarda çalışan bazı hekimlerin de derhal bu hastanelere kapatılmaları gerektiği vurgulanır. Karagöz ve Hacivat çeşitli işlere girip çıkarlarken, "Hamam" ve "Bahçe" oyunlarında olduğu gibi, bazı mekânlara alınmamaları üzerinden ayrıcalıklı bir zümreyi hicvederler. "Ferhat ile Şirin", "Tahir ile Zühre" ve "Leyla ile Mecnun" gibi bazı Karagöz oyunları ise doğrudan sevilen halk hikâyeleri ve efsanelerinden alınmışlardır. Bu oyunlarda Karagöz ve Hacivat tüm güçleriyle sevenlerin kavuşmaları için çalışırlar. Özgün hikâye hangi diyarda geçerse geçsin, uyarlama oyunda olaylar hep Karagöz ve Hacivat'ın yaşadığı mahallede cereyan eder.[10]
Yazıya dökülmüş Karagöz senaryolarının en kapsamlı koleksiyonu Almanya'dan gelerek 1933-1949 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde "Arapça ve Farsça kürsüsü"nde akademisyen olarak görev yapmış olan Profesör Helmut Ritter tarafından derlenmişti.[11] Saray kuklacısı Nazif Efendi'nin aktardıklarına dayanan ve hem Almanca hem Türkçe yazılan bu üç ciltlik eser (Hannover, 1924; Leipzig/İstanbul, 1941; Wiesbaden, 1963) baskısı tükendiği için 1968-1970 arasında Cevdet Kudret tarafından Türkiye'de yeniden yayımlanmıştır.
Musiki[değiştir | kaynağı değiştir]
Musiki Karagöz oyunlarının olmazsa olmazıdır ve başından beri her Karagöz oyununda mutlaka yer almıştır. Klasikleşmiş Karagöz oyunlarında kullanılan musiki eserleri çok geniş bir yelpaze oluşturur: Başta Osmanlı-Türk musikisinin değişik türleri olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşamış tüm etnik ve dini gruplara ait her tür müzik bu oyunlarda yerini bulmuştur. Karagöz bu yönüyle de birleştirici bir sanat ürünüydü. Karagöz musikisi sabit değildi ve yüzyıllar boyunca değişen toplumsal yapı ve musiki anlayışıyla paralel olarak değişiklikler göstermişti. Türk musikisine ait repertuvarlar daha çok 19. ve 20. yüzyıllara aittir. Son dönemlerde sadece Karagöz oyunları için bazı müzikler bestelenmiş olsa da, bir "tür" olarak "Karagöz musikisi"nden söz edilemez.[12] Karagöz musikisine ait başlıca eserler musiki araştırmacısı Etem Ruhi Üngör tarafından titiz bir çalışma ile bir araya getirilerek yayımlanmıştır. Ağırbaşlı klasik eserlerden hafif şarkılara ve oyun havalarına kadar çok geniş bir yelpazeden oluşan repertuvar şu temel bölümler altında incelenebilir:
Diğer ülkelerde Karagöz[değiştir | kaynağı değiştir]
Karagöz Osmanlı topraklarında olgunlaşmış bir gölge oyunudur. Ancak daha sonraları bu gölge tiyatrosu hem Osmanlı idaresinde yaşamış hem de bu imparatorlukla yakın kültürel bağları olan Orta Doğu'daki Arap ülkeleri ile Kuzey Afrika ve Balkan ülkelerinde de aynı derecede popüler olmuştu. Suriye, Mısır, Tunus, Cezayir ve Yunanistan Karagöz'ü alıp karakterlerini ve konularını yerelleştirerek kendi kültürlerine uyarlamışlardır. Diğer şehir ve ülkelerdeki bu yaygınlaşmanın bir nedeni de "agitprop" (ajitasyon (kışkırtma) ve propaganda) amaçlı kullanılmaya müsait olmasıydı. Örneğin Halep'teki oyunlar, 1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan beri itibarı azalmış olan Yeniçeri Ocağı'nı hicvetmek için, Cezayir'de ise sömürgeci Fransızları aşağılamak amacıyla kullanılmıştı. Burada Fransız subayları perdede şeytan formunda betimlenmiş ve Karagöz'e devasa penis ile dövdürülmüştü. Doğal olarak bu gösteriler yasaklanmakta gecikmedi. Türk Karagözü'ne en çok benzeyen form Yunanistan'da ortaya çıkmıştır, Yunanistan'da işlenen gölge oyununun konusu ile birlikte Karaghiozis ve Hatziavatis olan isimlerinde de benzelikler bulunmaktadır.[10]
Diğer ülkelerin gölge oyunları[değiştir | kaynağı değiştir]
"Gölge oyunları", ya da "gölge tiyatrosu" "Karagöz ve Hacivat"tan yüzyıllar önce ilk kez Çin'de ortaya çıkmış, buradan diğer Uzak Doğu ülkelerine yayılmış, oradan da İran, Mısır, Osmanlı İmparatorluğu yoluyla nihayet Avrupa'ya gelmişti. Bu yayılışı sırasında gösteriler, yörenin yaşam tarzları ve kültürlerine bağlı olarak form ve tarz değiştirmiştir. Bu ülkeler gölge tiyatrosunun ilk kez ortaya ortaya çıktığı zaman ve özelliklerine göre şöyle sıralanabilir:
Sahte folklor[değiştir | kaynağı değiştir]
"Fakelore" sözcüğü, halk bilimi çalışmaları anlamına gelen "folklor" ve İngilizce sahte, uydurma anlamlarına gelen "fake"den türetilmiş bir sözcüktür. 1950'lerde ABD'de Richard Mercer Dorson tarafından ortaya atılan bu kavram, sahte ya da uydurma eserlerin geçmişte gerçekten varmış gibi sunulmasıdır. Bilimsel kanıtlara dayanmadan, otantik sözlü gelenek ürünü bazı metinlerin folklorik ürünler olarak ortaya konması “sahte folklor”, "folklorismus", “icat edilmiş gelenek” ya da "fakelore" kavramlarıyla tarif edilmektedir.[16]
16. yüzyılda Yavuz Sultan Selim döneminde muhtemelen Mısır'dan Osmanlı'ya gelen ve bir yüzyıl içinde yerelleşerek Türk kültürüne eklemlenen Karagöz, geleneksel tiyatronun bir parçası olduğu için sabit metinlere değil büyük ölçüde tulûata dayanır ve bilinen otuz kadar oyun mekâna, duruma ve zamana göre uzatılır veya kısaltılır. Sonraki yüzyıllarda tekniği ve konularında yeniliklere gidilmiş olmakla birlikte geleneksel yapısında fazla bir değişiklik olmamıştır. Ancak 1941 yılında "tek partili dönem" sırasında iktidar tarafından ısmarlama olarak yazdırılan yedi adet "Karagöz-Hacivat" senaryosunun "Fakelore" kapsamında ele alınması gerektiği ileri sürülmüştür. Bu ısmarlama senaryoların, halk tarafından sevilen folklorik kitapların yeni gereksinimler doğrultusunda düzeltilmesi ve modernleştirilmesini isteyen 1937 tarihli bir İçişleri Bakanlığı genelgesine dayandırıldığı iddia edilmiştir. Pertev Naili Boratav'ın 1988 tarihli "Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği" kitabında aktardığına göre, böyle yapıldığında halka sevdiği kitaplar ve tiplemeler aracılığıyla telkinlerde bulunma, ahlâk dersleri verme imkânı bulunulabilecekti. Boratav bu yöntemin Walt Disney tarafından yaratılmış Miki Fare karakteri vasıtasıyla Batı dünyası tarafından da denendiğini belirtmiştir.[16]
Bu proje kapsamında dönemin iktidarı tarafından ısmarlama yazdırılan ve 1941'de yayımlanan yedi Karagöz hikâyesi ve yazarları şunlardır:
Vergi muafiyeti sorunu[değiştir | kaynağı değiştir]
2012 yılı Haziran ayında Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle "sedef kakmacılık", "bastonculuk", "keçecilik", "çinicilik", "el dokumacılığı" gibi geleneksel, kültürel ve sanat değeri olan bir düzine “kaybolmaya yüz tutmuş mesleğe” vergi muafiyeti getirilmişti. Bu meslekler listesinde yer almayan Kukla yapımcılığı ve oynatımı ile uğraşan bir vatandaşın 2013 yılında "Maliye Bakanlığı"na yaptığı bireysel başvurusuna cevaben bakanlık, "Karagöz ve Hacivat yapımı ve oynatımı" mesleğini “kaybolmaya yüz tutmuş meslekler” arasında kabul etmediğini ve vergi muafiyeti tanınamayacağını belirtmiştir (Maliye Bakanlığı’nın 07.03.2013 tarih ve 38418978-120[9-12/117]-202 sayılı özelgesi).[17]
Notlar[değiştir | kaynağı değiştir]
Arkeolog Ekrem Akurgal 1984 yılında Yeni Gündem dergisinden Murat Belge'ye Türk Kültürü ile ilgili verdiği röportajda, hiçbir sanatın kendinden önceki ya da çevresindeki sanatın etkisinde kalmamış olamayacağını vurguladıktan sonra, kültürel devamlılığın folklorik türüne bir örnek olarak Karagöz'ün başındaki ışkırlağın tıpkı Mevlevi külahı gibi Hititler'den kalma olduğunu söylemiş, bu bilginin kitaplarında da yer aldığını eklemişti.[18]
Ayrıca bakınız[değiştir | kaynağı değiştir]
İlgili kitaplar[değiştir | kaynağı değiştir]
Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]
Dış bağlantılar[değiştir | kaynağı değiştir]
Yazı kaynağı : tr.wikipedia.org
Karagöz-Hacivat Oyunu ve Özellikleri
Karagöz Oyunu Özellikleri, Bölümleri, Tipleri
Karagöz oyunu, Geleneksel Türk Tiyatrosunun başlıca türlerinden birisidir.
Türk toplumu Batılı anlamdaki tiyatro kavramını Tanzimat‘la birlikte tanımıştır. Tanzimat’tan önce Türk toplumunun bildiği tiyatro, seyirlik oyun ya da temaşa sanatıdır. Geleneksel tiyatronun Batı tiyatrosundan en önemli farkı bağlı kaldığı bir metin olmadan, doğaçlamaya dayalı olarak oynanmasıdır.
Karagöz Oyununun Özellikleri
■ Karagöz oyunu halkın ortak malıdır. Oyunlarda gösterilen konuların kim tarafından düzenlendiği bilinmez.
■ Zaman içerisinde her Karagöz sanatçısı oyuna bir şeyler eklemiş, zamanın ihtiyacı ve şartlarına göre konuları işlemiştir.
■ Bu oyun, birtakım şekillerin arkadan ışıklandırılmış beyaz perde üzerine yansıtılması temeline dayanır. Bu gösterimi yapan kişiye hayali ya da hayalbaz denir. Hayalinin yardımcısına çırak, yardak, dayrezen, sandıkkâr adları verilir.
■ Karagöz oyunundaki kişiler birer tiptir. Bu tiplerin en önemlileri “Karagöz” ile “Hacivat’tır. Karagöz öğrenim görmemiş, nüktedan, zeki bir tiptir. Hacivat ise biraz öğrenim görmüş, gösteriş meraklısı, yarı aydın bir tiptir. Oyunda yer alan diğer tipler perdeye sadece Karagöz ve Hacivat’la konuşmak için gelir.
■ Karagöz gölge oyunundaki diğer Tipler şunlardır:
■ Karagöz oyununu, bir imparatorluk olan Osmanlı’nın toplumsal zenginliğinin hayal perdesine yansımış şekli olarak değerlendirmek mümkündür.
■ Gölge oyununun ortaya çıkışı ve ülkemize gelişi ile ilgili çeşitli rivayetler vardır. Gölge oyununun Uzak Doğu ve Orta Asya’dan dünyaya yayıldığı tahmin edilmektedir. Gölge oyununa ilk olarak ülkemizde Şeyh Muhammet Küşterî başlattığı için oyun perdesine “Küşterî Meydanı” adı da verilmiştir.
■ Her tipin perdeye gelişinde ve oyunun sonunda müzikal öğelerden faydalanılır.
■ Karagözcülük geleneği, usta-çırak ilişkisi içinde yüzyıllarca devam etmiştir.
Karagöz Oyunun Bölümleri
Karagöz oyunu, dört bölümden oluşur:
1. Mukaddime (Giriş): Oyunun başlangıç bölümüdür. Hacivat müzik eşliğinde
bir semai okuyarak perdeye çıkar. Semai bitince “Off… Hay Hak” diyerek perde gazelini okur. Ardından Karagöz gelir, aralarında atışma başlar.
2. Muhavere (Söyleşme): Sadece Karagöz ile Hacivat arasında geçen karşılıklı konuşmanın olduğu bölümdür. Bu bölümün amacı Hacivat ile Karagöz’ü tanıtmaktır. Muhaverenin bitiminde önce Hacivat sonra Karagöz perdeden ayrılır.
3. Fasıl: Oyunun asıl bölümüdür. Bu bölümde yardımcı kişiler de oyunun akışına göre yer alır.
4. Bitiş: Oyunun en kısa bölümüdür. Karagöz Hacivat’a bir tokat atar. Hacivat da “Yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim heman!” diyerek perdeden çekilir. Karagöz de Hacivat’a tehdit savurur. Bir sonraki oyunda yakası eline geçince neler yapacağını söyleyerek sonraki oyunun konusu hakkında bilgi vermiş olur. Karagöz, oyunun bittiğini haber verir, kusurları için özür diler. Gelecek oyunun adını ve yerini duyurup sahneden ayrılır.
Karagöz ve Orta Oyunundaki Kişiler
Ana Kişiler: Karagöz- Kavuklu; Hacivat- Pişekâr
Kadınlar: Bütün zenneler.
İstanbul Ağzı Konuşanlar: Çelebi, Tiryaki, Beberuhi.
Anadolulu Kişiler: Laz, Kastamonulu, Harputlu.
Anadolu Dışından Gelenler: Muhacir, Arnavut, Arap, Acem.
Zımmi (Müslüman olmayan) Kişiler: Rum, Frenk, Balama, Ermeni, Yahudi.
Engelliler ve Ruhsal Hastalar: Kekeme, Kambur, Kötürüm, Sağır, Hımhım.
Kabadayılar ve Sarhoşlar: Efe, Zeybek, Tuzsuz Deli Bekir, Sarhoş, Külhanbeyi.
Eğlendirici Kişiler: Köçek, Çengi, Kantocu, Hokkabaz, Hayalci, Curcunabaz, Çalgıcı.
Olağanüstü Kişiler, Yaratıklar: Büyücü, Cinler.
Yazı kaynağı : www.turkedebiyati.org
Karagöz
Karagöz, şeffaflaştırılmış deriden yapılan “tasvir” lerin, arkadan verilen ışıkla beyaz perde üzerine yansıtılması temeline dayanan, değnekler yardımı ile oynatılan söze dayalı Türklere özgü gösteri türüdür. Oyun adını Karagöz’den almaktadır. Karagöz adı ile yaygın olarak bilinen bu oyuna, halk arasında “Hacivat” denildiği de bilinmektedir. Teknik olarak obje yansıtma tiyatrosu olarak da tanımlanabilmektedir.
Akademik ortamda ise günümüze kadar gölge oyunu olarak ele alınmıştır.
Gölge oyununun kaynağı Güneydoğu Asya ülkeleri olarak kabul edilir. Türkiye’ye gelişi hakkında ise değişik görüşler vardır. Georg, Jacob tarafından savunulan görüşe göre, gölge oyununun Çin’den Moğollara geçtiği, buradan da Türklerin Anadolu’ ya göçleri sırasında beraberlerinde getirdiği şeklindedir.
Karagöz oynatan sanatçıya hayali denilmektedir. Karagöz sanatçıları yeni oyunları yaratma ve halkın ihtiyaçlarını belirlemede önderlik etmiş yazar, yönetmen, müzisyen, oyuncu ve tasvir yapımcısı kimliklerini birleştiren çok yönlü sanat adamlarıdır. Bu sanatçılar oyunlardaki bütün tipleri ve müzikleri tek başına seslendiren, oyunları izleyici kitlesine göre doğaçlama olarak değiştirebilen, tasvirlerini kendi yapan ve bu yönleriyle örneğine az rastlanan yetenek ve zekâya sahip kişilerdir.
Karagöz sanatçıları usta çırak ilişkisi içinde yetişmektedir. Karagöz Sanatçısının, yanına çırak olarak giren “yardak” adı verilen yardımcısının eğitimi, tasvirlerin değneklere takılması ile başlar ve yardağın oyun oynatabilecek niteliğe erişmesine kadar devam eder. Eskiden oyun takımı ile görevli kişiye “sandıkkâr”, şarkıları, türküleri okuyanlara “yardak”, tef çalan yardımcıya da “dayrezen” adı verilmekteydi. Günümüzde Karagöz sanatçısına yardım edenlerin tamamına “yardak “ denilmektedir.
Karagöz’de konular, komik öğeler öne çıkarılarak işlenmekte; çifte anlamlar, abartmalar, söz oyunları, ağız taklitleri belli başlı güldürü öğesi olarak yer almaktadır.
Karagöz oyunlarında, geleneğe bağlı olarak, değişiklik yapılmadan oynatılan oyunlara “kar-i kadim” oyunlar, yeni oluşturulanlara “nev- icat” oyunlar denilmektedir.
Karagöz; oyunun başrol oyuncusudur. Okumamış, cesur, tepkilerini çabuk açığa vuran, çabuk öfkelenip kavga eden, yalancılığa ve ikiyüzlülüğe tahammül edemeyen, gerçekçi bir halk adamıdır. Halk diliyle konuşur. Oyundaki eğitimli tiplerin konuşmalarını anlamaz ya da anlamaz görünüp sözcüklere ters anlamlar verir. Bu karşıtlıklardan gülünçlükler doğar. Kurnaz değildir. Her işe burnunu sokan, patavatsız yapısından dolayı sık sık zor durumda kalır, oyunun sonunda bir yolunu bulup işin içinden sıyrılmayı başarır.
Hacivat;oyunun önemli iki kişisinden biridir. İnce yüzlü sivri sakallıdır. İyi eğitim görmüş, bilgili, arabulucu ölçülü, ağırbaşlı kişisel çıkarlarını önde tutan, kurnaz, içten pazarlıklı nabza göre şerbet veren tüm mahallelinin akıl danışıp yardım istediği, her kalıba girebilen kurnaz bir tiptir. Müzikten edebiyattan anlayan her konuda biraz bilgisi olan işadamıdır. Karagözü çalıştırarak onun sırtından geçinmeye çalışır.
Karagöz ve Hacivat dışında yer alan diğer tipler: Çelebi, Matiz, Tiryaki, Beberuhi, Arnavut, Yahudi, Rum, Frenk, Ermeni, Acem, Arap, Kürt, Laz, Kastamonulu, Kayserili, Rumelili, Anadolulu, Efe, Zeybek, Zenneler ile oyunun konusuna göre eklenen farklı tiplerdir.
Karagöz oyunlarında tipler, yöresel müzik ve danslar eşliğinde perdeye gelirler. Karagöz oyunlarında, söz, müzik, dans ve tasvir hareketlerinin uyumu ile bütünlük sağlanır.
Karagöz Oyunu Dört Bölümden Oluşmaktadır.
Karagöz’ün Tekniği: Karagöz, eskiden oyun oynanacak mekanda iki nokta arasına iplerle gerilerek kurulan “Kari Kadim Perde” ile oynatılırken, günümüzde bir çerçeveye gerili perde ile oynanmaktadır. Karagöz’ün oynatıldığı beyaz perdeye “ayna” denilmekte, bunun ölçüsü önceleri 2x2,5 m iken sonraları 110x80 cm ebadında yapılmaya başlamıştır. İç tarafta perdenin alt çizgisine paralel kurulmuş rafa “Peş Tahtası”(destgah) denir. Oyunda bunun üzerinde zil, tef, kamış, “nareke” (düdük), hayal ağacı (birden fazla tasviri tutmaya yarayan Y biçimindeki çatal değnek) perdeyi aydınlatacak kandil veya ampul vardır. Oyunda kullanılan tasvirler genellikle 32 – 40 cm büyüklüğünde olur. Tasvirler 50 cm. boyunda, 1 cm. çapında gürgen ağacından yapılmış değneklerle oynatılır. Karagöz’de kullanılan perdede de değişiklikler olmuştur.
TASVİRLER
Karagöz’de yer alan tipler “tasvirler” yoluyla canlandırılır. Tasvir, deriden yapılan iki boyutlu Karagöz kuklalarına verilen isimdir. Şeffaflaştırılmış deve, düve, manda, at, eşek ve keçi derisinden yapılıp, doğal boya ile renklendirilmektedir. Tasvir yapımı geleneksel el sanatlarımız içerisinde yer alıp, Karagöz sanatının sürdürülmesine katkı sağlayan etnografik oynatım malzemesidir.
Karagöz’ün eskiden beri saraylarda, konaklarda, kahvehanelerde, bahçelerde ve özel ortamlarda oynatıldığı bilinmektedir. Günümüzde ise tiyatro salonlarında, okullarda, festival ve şenliklerde, medya organlarında ve açık alanlarda da Karagöz oynatılmaktadır.
Karagöz gösterileri, toplumun her kesiminde takdir toplamış beğeniyle izlenmiştir. Bu durum 19. yüzyılın ortalarına kadar sürmüştür. Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıfladığı gerileme döneminde Karagöz sanatçılarının yöneticilerle ilgili eleştirilerinin artması, yöneticileri rahatsız etmiş, siyasal taşlamalara yasak getirilmiştir. Hem siyasal yasaklamalar hem de Batı tiyatrosunun 19. yüzyılda Türkiye’ye girmesi, sosyal ve ekonomik değişiklikler Karagöz gösterilerine ilgiyi azaltmıştır. 19. yüzyılın sonu, 20. yüzyılın başı savaşlarla geçen bir dönem olduğundan Karagöz sanatçıları gösteri yapma olanağı bulamamış, birçoğu sanatı bırakmıştır. Cumhuriyet döneminde, 1932 yılında Halk Evlerinin açılmasıyla Karagöz sanatçıları sanatlarını yeniden icra etme olanağını bulmuşlardır. 1952 yılında Halk Evlerinin kapatılmasıyla Karagöz sanatçıları tekrar sıkıntılı bir döneme girmişlerdir. Daha sonraki Karagöz, çalışmaları, meraklıları tarafından bireysel çabalarla sürdürülmüştür. 1970 yılından sonra kurulan Kültür Bakanlığı’nın destekleme çalışmaları, bu sanatın canlandırılması ve yaşatılmasında etkili olmuştur.
Yazı kaynağı : aregem.ktb.gov.tr
Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında
Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.