canlıların kanı kırmızı ise neden ahtapotların kanı mavi renktir
canlıların kanı kırmızı ise neden ahtapotların kanı mavi renktir bilgi90'dan bulabilirsiniz
Ahtapotların Kanı Neden Mavi?
Kısa cevap Kana rengini veren madde, zorlu koşullarda hayatta kalmalarını sağlıyor.
Ahtapotlar gerçekten çok ilginç canlılar. Nöronları bile sadece kafalarında değil, tüm vücutlarına yayılmış halde bulunuyor. İnsan beyninde 100 milyar nöron olduğu biliniyor. Ahtapotlardaysa 500 milyon civarında.
Onların en iyi bilinen yeteneğiyse bulundukları çevreye çabucak uyum sağlayıp, bir saniye gibi son derece kısa bir sürede renk ve şekil değiştirebiliyor olmaları. Bu muhteşem becerinin sırrı kanlarında saklı. Ahtapotun kanına mavi rengi veren hemosiyanin adlı pigment, zorlu koşullarda hayatta kalmasını da sağlıyor. Kandaki hemosiyanin proteini, bizdeki demirin aksine bakır atomları içermekte. Ahtapotların üç kalbi olduğu için normalden daha fazla oksijene ihtiyaç duyuyorlar. Hemosiyanin içindeki bakır atomları da fazla sayıda oksijen atomuyla bağlanabilme özelliğine sahip. Dolayısıyla kanlarına rengini veren bu madde, vücutlarının oksijen ihtiyacını üst seviyeden karşılayabilir durumda. Hatta o anda çevresinden oksijen elde edemiyor olsa bile kanında bu ihtiyacı bolca depolamış oluyor. Bu proteinin bir diğer faydası, birçok canlı için ölümcül etkiler doğurabilecek kadar düşük sıcaklıklarda bile hayatta kalmasını sağlaması.
Araştırmacılar, ahtapotların uzaklara göç edemeyen bir tür olduğu gerçeğinden yola çıkarak, mavi kan adaptasyonunu bu nedenle geliştirdiklerini düşünüyorlar. Böylece zorlu koşullara bile kolayca uyum sağlıyor ve bulunduğu yeri değiştirmesi gerekmiyor.
Yazı kaynağı : popsci.com.tr
Ahtapotların Kanı Neden Mavidir?
Ahtapotların Kanı Neden Mavidir?
Kan deyince muhtemelen hepimizin aklına kırmızı renk geliyordur muhtemelen. Kanı tuttuğu takımın renkleri akanlar hariç herkesin kan rengi kırmızıdır, bizim dışımızda omurgalı hayvanların çok büyük bir kısmı da kırmızı kana sahiptir. Ama omurgasız hayvanlara baktığımız zaman başka kan renkleri görebiliyoruz; mavi, mor, yeşil gibi. Kan rengini belirleyen temel sebep kanda bulunan protein çeşidi.
Bizim kanımızın kırmızı olması hemoglobin proteininden kaynaklanır. Hemoglobin molekülü alyuvarlarımızın oksijeni vücudumuz boyunca taşımasını sağlamakta. Hemoglobinin merkezinde bulunan demir onun kırmızı olmasına sebep oluyor. Oksijenlenmiş kanımız açık kırmızı renkte iken oksijence fakir olan kanımız koyu kırmızı ya da kestanerengi olur. Hemoglobinde yaşanan anormallikler insan kanının kahverengi ya da yeşil olmasına sebep olabilir. Biyoloji derslerinde dolaşım sistemini işlerken damarlardaki kanın bazen mavi renkte gösterildiği görmüş olabilirsiniz ama damarlardaki kan mavi değildir. Bileğinize baktığınızda mavimsi bir renk görmeniz ışığın derimize vurup sonrasında geri yansıtılması sürecinden kaynaklanmaktadır.
Diğer renkteki kanlar çoğunlukla deniz canlılarında mevcut. Dinozorlar devrinden kalma bir hayvan olan atnalı yengeçlerinin ve ahtapotların kanı mavidir. Elbette bunun sebebi hemoglobin dışında bir proteine sahip olmaları, bu protenin adı “hemosiyanin”. Hemosiyanin demir yerine bakır atomu içerir ve oksijenle tepkimeye girince mavi renkte gözüküyor. Hemerythrin proteini taşıyan deniz solucanlarının kanı ise mor renkte olabilir.
Yeşil kan ise biliverdin proteininden kaynaklanır. Omurgalı bir hayvan olan Prasinohaema (bir tür dağ kertenkelesi) yeşil kana sahiptir. Prasinohaema diğer omurgalılar gibi hemoglobin taşır ama çok yüksek miktardaki biliverdin proteini kanının yeşil akmasına sebep olur.
-Bugün kullandığımız AB0 sıfır kan grubu sistemi 1902 yılında ilk kez kullanılmıştır. 1901’de ise A,B,C türü bir sınıflandırma ortaya çıkmıştı.
-Atlarda A, C, D, K, P, Q ve U olmak üzere 7 adet kırmızı kan hücresi çeşidi bulunur.
-Kutuplarda yaşayan bazı balıkların kanları renksizdir çünkü yoğun oksijenli sularda yaşadıkları için kan taşıyan proteinlere ihtiyaç duymazlar.
-Onyedinci yüzyıla kadar bilim insanları dolaşım sisteminin varlığından haberdar değildi.
-Kan gruplarımızı tanımlarken kullandığımız Rh ifadesi Rhesus maymunlarından gelir.
Yazan: Göktuğ DONK
Kaynak*
Kaynak**
Kaynak***
YouTube Kanalımız
Yazı kaynağı : cilginfizikcilervbi.com
Kan Kimyası ve Kan Renkleri: Her Canlının Kanı Kırmızı Değildir!
Birçoğumuzun bildiği gibi kanımız kırmızı renktedir. Sadece bizde değil, tüm omurgalı hayvanlarda kan, kırmızı renktedir. Alyuvarlarımızın, yani kırmızı kan hücrelerimizin "kırmızı" ismini almasının bir nedeni vardır: "hem(e)" molekülleri. Bu molekülleri, yapıları gereği kırmızı renktedir. Dolayısıyla oksijen taşımayan bir kan molekülü kırmızı renkte gözükecektir.
Ancak kimi zaman damarlarımızın, özellikle de temiz olmayan, oksijen taşımayan damarlarımızdaki kanın mavi, mor, hatta yeşil gözükmesi insanların kanın orijinal renginin kırmızı değil, mavi olduğunu düşünmeye itmiştir. Bu, tamamen hatalıdır. Kirli kan bile hiçbir zaman mavi renkte değildir; sadece deri üzerinden bu şekilde gözükür. Kanın rengi parlak kırmızı (temiz kan) ile kopkoyu kırmızı (kirli kan) arasında değişir.
Normalde oksijen taşıyıcı olan hemoglobin moleküllerine "oksihemoglobin" denir ve kırmızı kan hücrelerinin %96'sını oluşturan bu moleküller kırmızı renktedir. Ancak hemoglobin, aynı zamanda %10 oranında karbondioksit de taşıyabilir ve bunu yaptığında deri üzerinden maviymiş gibi gözüken "karboksihemoglobin" molekülü oluşur.
Kan, bazı hastalıklar nedeniyle de mavi renkteymiş gibi gözükebilir ve buna siyanoz adı verilir. Örneğin hemoglobin kalıcı bir şekilde oksidize olduğunda (Fe-2 yerine Fe-3 iyonuna dönüştüğünde), kahverengi olan "methemoglobin" denen bir moleküle dönüşür ve artık oksijen taşıyamaz. Deri üzerinden ise mavimsi bir renkte gözükür. Bu, kırmızı kan hücrelerinin %2-3'lük bir kısmını oluşturur. Kimi zamansa hemoglobin kısmen oksijen bağlar ve bu duruma "sülfemoglobinemi" denir. Çok nadir olan bu hastalıkta da damarlar mavi renkte gözükür.
Omurgalı hayvanların aksine, bazı omurgasız hayvanlardaysa (özellikle karides ya da yengeçlerde) kan gerçekten de mavi renktedir. Kabuklular, örümcekler, mürekkepbalıkları, ahtapotlar ve bazı yumuşakçaların vücutlarındaki pigmentlerin farklı olmasından ötürü kanları da farklı renktedir. Bu canlılarda hemoglobin yerine hemosiyanin bulunur. Bu molekül içerisinde demir değil, bakır bulunur. Bakırın varlığı, ışığın farklı dalga boylarının emilmesine ve geri yansıtılmasına neden olur. Bu hayvanların kanları oksijenlenmişken mavi renktedir, oksijenin yokluğunda ise renksizdir. Bakır, demire kıyasla oksijene biraz daha farklı şekilde bağlanır: tek bir bakır değil, 2 bakır atomu tek bir oksijen molekülüne bağlanbilir.
Bazı solucanlar ve sülüklerde ise kan yeşildir. Bunun sebebi, klorokruonin isimli bir diğer kimyasaldır. İşin ilginç tarafı, bu proteinlerin yapısı hemoglobine çok benzerdir. Hatta kimyasal yapıları neredeyse tıpatıp aynıdır, sadece 1 adet vinil grubu yerine aldehit grubu bulunur. Bu fark çok ufak olsa bile, renk değişimi çok barizdir. Bu hayvanların oksjensiz kanları, klorokruonin nedeniyle açık yeşildir, oksijenlendiğinde ise daha koyu bir yeşile döner. Kimyasal yapının benzerliği, bu hayvanlarda kanın yoğun bir solüsyon olarak hazırlanmasında ortaya çıkar: yeterince yoğun olduğunda, kanları kırmızı gözükür. Üstelik bu canlıların bazılarında klorokruonin ile hemoglobin bir arada bulunur. Bu nedenle onların kanları biraz daha kırmızıya yakındır. Ayrıca bu kimyasalın içerisinde, adından öyleymiş gibi anlaşılsa da, klor bulunmaz.
Bu noktada garip bir örnek olarak yeşil kanlı skink kertenkeleleri verilebilir. Yeni Gine'de bulunan bu kertenkelelerde, diğer omurgalılardaki gibi hemoglobin bulunmasına rağmen kan net bir şekilde yeşildir. Ancak bunun rengi, molekülün kendisinden ziyade hemoglobinin döngüsünden kaynaklanmaktadır. İnsanlarda ve diğer tüm omurgalılarda kan karaciğerde parçalanır. Karaciğere gelen hemoglobin önce biliverdin isimli bir kimyasala dönüştürülür, sonrasında bilirubin diye bir diğer kimyasala... Kertenkelelerde ise biliverdin bilirubine dönüşemez. Bu nedenle biliverdin kanda birikerek yeşil bir renge neden olur.
Son olarak, mor bir kan rengi de canlılarda görülebilir. Çok sınırlı sayıda bazı denizel solucanda (özellikle penis solucanlarında) tespit edilmiştir. Bu renk de, yine, bir diğer oksijen taşıyıcı kimyasal olan hemoeritrin moleküllerinden kaynaklanır. Bu molekülde de demir bulunur; ancak yapısal olarak daha farklıdır. Bu canlılarda kan oksijensizken renksizdir, oksijenlendiğinde pembemsi ve parlak mora döner. Diğer moleküller gibi, bu da hemoglobine kıyasla daha düşük verimliliğe sahiptir. Hatta bazı türlerde hemoglobinin %25'i kadar oksijen taşıyabilir.
Yazı kaynağı : evrimagaci.org
Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında
Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.